I. Cilt
( - 1350)

II. Cilt
(1350 - 1650)

III. Cilt
(1650 - 1800)

IV. Cilt
(1800 - 1970)

Faust

Johann Wolfgang von Goethe

Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), tüm dünyada en büyük Alman şairi olarak kabul edilir ama o aynı zamanda yetenekli bir ressam ve bir bilimadamıdır. Weimar Dukalığı’nda yüksek düzey görevlerde bulunmuş, ne ki çokyönlü kişiliğiyle yaşamın hemen hemen her yönüyle ilgilenmiştir. Goethe, tam bir romantik olmadığı halde, dönemin ruhunu ünlü Faust oyununda mükemmel bir biçimde dile getirir. Faust, 1488 ile 1541 arasında Almanya’da yaşamış olan bir bilimadamı ve büyücüdür; Goethe, onun bu yönüyle ilgilenmemiş, oyundaki Faust karakterini, kendi tutkularını, özlemlerini ve hayal kırıklıklarını yansıtan bir portre olarak ortaya koymuştur. İlk bölümü 1775’de, tümü 1828’de basılan Faust’un aşağıda sunulan çevirisi, oyunu Almanya’da Almanca ve Türkiye’de Türkçe “solo performans” olarak başarıyla oynayan tiyatro ve sinema sanatçısı Haydar Zorlu’nun21 dört yıllık titiz emeğinin ürünüdür.

ANLATICI

Bu akşam seyircinin beğenisini kazanmayı çok arzu ediyorum.

Yaşadığı ve yaşattığı için. İşte direkler dikilmiş, tahtalar çakılmış ve herkes şenlik olacakmış gibi beklenti içinde. O halde, size öyle bir oyun sunacağım ki, bir aşk serüvenin içinde bulacaksınız kendinizi!

İki insan rastlantıyla birbirine yaklaşır, bir şeyler hisseder ve bir süre orada kalır, hayatın bütün tat ve hazlarını alır. Size renkli bir tablo çizeceğim; az anlaşılır, çok uydurma, bir damlacık da gerçek.

Başlangıçta bir iddia vardı; Tanrı ve Mephisto arasında. Çok eskilerde çok işi varmış Tanrı’nın. Havva ile Âdem’in yaşadığı dönemlerde mesela. Daha sonra da öyleymiş. Fakat zamanla insanlar okumayı yazmayı öğrenmiş ve aydınlanmış. Okudukça ve bilime ulaştıkça Tanrı’ya ihtiyaç duymamaya başlamış; Tanrı’nın cennette sıkılmasını hiç umursamamış. Tanrı ise sıkıntısını gidermek için arada bir şeytanı yanına çağırır, onunla sohbet edermiş, Tanrı ve dünya üzerine. Bu sayısız, tabii ki bazen sert ve tartışmalı sohbetlerin birinde Tanrı demiş ki:

TANRI

Sevgili kötü düşmanım, bütün inkâr eden ruhların arasından en çok seni takdir ediyorum. İnsanlarla artık pek uğraşmıyorum, onlar kendi yolundalar. Saman altından su yürüten sen ve senin şeytanlığın olmasaydı ne yapardım? Hep dinleniyor olurdum. Neyse, bunlar bir yana, sana bir şey soracağım ve bana doğru cevap vereceksin. Merak ediyorum; acaba sen, yani şeytan, benim yarattığım bu dünyadan hoşlanıyor musun?

MEPHISTO

Bağışlayın beni Tanrım. Ben gösterişli sözler söylemeyi bilmem.

Eğer gülmeyi bırakmamış olsaydınız, belki benim ifade tarzıma siz de gülerdiniz. Bu dünya? Yani ne diyeyim şimdi ben bu dünyaya? Ben sadece insanların nasıl acı çektiklerini görüyorum. Bu dünyanın küçük tanrısı insanoğlu, sürekli aynı ve ilk günkü gibi tuhaf. Eğer o sizin ışığınızdan yansıyan tanrısal ve görkemli süsü kendisine vermemiş olsaydı daha iyi yaşayacaktı. O buna akıl diyor ve onu yalnızca, her hayvandan daha hayvanca yaşamak için kullanıyor. İnsanlara kötü günlerinde acıyorum. En fakirine bile çektiresim gelmiyor. Size bir örnek vereyim: Mesela Faust, bu doktor... Zavallı kulunuz sabahtan akşama kadar yakınıyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor.

TANRI

İnsan araştırıp çalıştığı sürece yanılır. Sen Faust’u hiç merak etme sevgili Mephistopheles. O yetişmekte olan küçücük bir ağaç gibi; bu sıralar hafif eğri büyüyor fakat yetiştiğinde onu renkli çiçekler ve sonra nefis meyveler süsleyecek.

MEPHISTO

Var mısınız iddiaya? Onu kaybedeceksiniz! Bu dünyamızda yaşadığı süre içinde usulca kendi yoluma yöneltme iznini bana verirseniz!

TANRI

Öyle olsun. Faust iyi bir insandır. Ben tanımaz mıyım kullarımı?

MEPHISTO

Bu kulunuz gökyüzünün en güzel yıldızlarını ve yeryüzünün en doyumsuz zevklerini istiyor. Ve bütün uzaklar, bütün yakınlar derinden çırpınan kalbini doyuramıyor.

TANRI

Sonunda Faust’un iyi bir insan olduğunu göreceksin. En derin karanlığa hevesli olsa da hep doğru yolun bilincindedir.

ANLATICI

Tanrı bu sözlerle veda eder. Tek başına kalan Mephisto:

MEPHISTO

Arada bir ihtiyarı görmeyi çok severim. Ve onunla aramı bozmaktan çekinirim. Ne güzeldir büyük Tanrı’nın böyle insanca konuşması şeytanla!

ANLATICI

Sonra şeytan kendisini sessiz bir yere kapatıp bir plan yapmaya başlar. Neredeyse unutacaktım. Şimdi neyin iddiasına girdiler, biliyor musunuz? Tanrı iddiayı kazanırsa şeytanı öyle bir şiddetle cehenneme atacak ki, şeytan kıçıyla yeryüzünün bir ucundan girip diğer ucundan mantarın şampanya şişesinden fırladığı gibi fırlayacak. Eğer şeytan kazanırsa, bütün yaratım onun olacak ve her şeye hükmedecek, Tanrı’ya da... O zaman, “Şeytan efendimiz birdir ve yanında başka şeytan yoktur,” olacak.

Gelelim Faust’a. Heinrich Faust kimdir?

Bir çiftçinin oğlu olarak doğan Faust’u zengin bir kuzeni yanına alır ve kendi çocuğuymuş gibi büyütür. Kuzeni sayesinde okul ve üniversiteyi okuyan Faust, çok başarılı olduğu için üniversitede birçok bölümü bitirir ve sonra doktor olarak çalışmaya başlar. İlk yıllar çok başarılı geçer. İnsanlar Dr. Faust tarafından tedavi edilebilmek için kuyruğa dizilir, üniversite öğrencileri ondan bir şeyler öğrenmek için peşinden koşardı.

Fakat birden veba denilen ölümcül bir hastalık ortaya çıkar. Habire can alan vebaya karşı Faust da diğer çaresiz doktorlar gibi derman bulamaz ve binlerce kişinin ölümüne seyirci kalır. Faust, aldığı bu yenilgiden sonra bezer ve doktorluktan ayrılır.

Faust daha öğrenci iken bir süre büyücülükle ilgilenmişti. Sonra veba hastalığının yaygın olduğu dönemde yaşadığı çaresizlik yüzünden tekrar büyücülükle ilgilenmeye karar verir. Artık vaktini İran, Arap ülkeleri ve Asya’dan getirttiği büyü ile ilgili kitapları okumakla geçirir. Bu kitaplarda şeytanı çağırmanın değişik yöntemleri yazılıdır. Faust, artık sabahları kahvesini içtikten sonra falına bakar, geceleri yıldızlardan bir anlam çıkarmaya çalışır ve bilincinin yükselmesini umduğundan esrar içer.

Bir gün kentin yakınında bir ormanda, dört yolun ortasında kum üzerinde daireler çizerek saatlerce şeytanı çağırır. Bu çabaların karşılığında yaşadığı en büyük olay, boranlı havada şeytanı çağırırken aniden şimşeğin Faust’un tam yanındaki bir ağaca çarpması olur. Tüyleri ve saçları yanan Faust yine de bu yaşadığı olayı doğru yolda olduğunun bir işareti olarak görür. Ve daha yoğun bir şekilde büyü yapmaya devam eder.

Bütün çabaları boşa gittiği için hem talihine hem de alçak dünyaya küskündür.

FAUST (Çalışma odasında)

Ah, işte felsefe, hukuk, tıp…

Ve maalesef, ilahiyatı da fazlasıyla okudum,

Hem de ateşli bir çabayla.

Ama ben işte yine aynıyım.

Neden eskisinden daha akıllı değilim?

Ben doktorum, hem de profesörüm.

Ve on yıldır öğrencilerimi burunlarından çekip, sağa sola,

Bir aşağı bir yukarı dolaştırıp durmaktayım.

Ve görüyorum ki hiçbir şey bilemiyoruz.

İşte bu yüzden içim yanıyor.

Aslında bütün hocalardan, doktorlardan, yazarlardan

Ve papazlardan daha akıllıyım.

Hiçbir çekingenlik, kuşku etkilemez beni.

Ne cehennemden korkarım ne de şeytandan.

Buna karşın yoksunum tüm sevinçlerden.

Sanıyor muyum doğru bilgim olduğunu?

Başkalarına bilgi verebileceğimi?

İnsanları adam edip doğru yola getirebileceğimi?

Hiç sanmam!

Ne param var, ne mal mülk,

Ne de dünyanın şan şöhretinden payıma düşen bir şey…

Bir köpek bile böyle bir hayatı sürdürmek istemez!

İşte bu yüzden kendimi büyücülüğe verdim,

Ki ruhsal gücün ağzından kimi sırlara erişeyim,

Soğuk terler akıtarak bilmediklerimi saymak zorunda kalmayayım,

Dünyanın en derinlerinde neler varmış kavrayıp,

Bütün yaratıcı güçleri ve tohumları görüp,

Sözcük oyunlarından kurtulayım.

Neden yıldızların devinimini kavrayamıyorum?

Ancak büyücülük bana rehberlik ederse,

Belki ruhumun içi açılacak.

Bu kuru kitaplardan bir anlam çıkarmak imkânsız.

Ey büyücülüğün güçlü ruhları, yardım edin, beni duyuyorsanız!

ANLATICI

Faust’un durumu günden güne kötüye gittiğinden, artık sabahtan akşama kadar yakınıp duruyor; kendi evine uğursuz ve karanlık bir duvar deliğiymiş gibi lanet ediyordu. Kurtların kemirdiği, tozlanmış kitap yığınlarının tavana kadar yükseldiği ve sevgili güneş ışığının bile ancak kirli camlardan bulanarak geçebildiği bir zindan… Bir de dolunayın yetersiz ışığından kurtulup, ışıklı dağ tepelerinde bilmem hangi perilerle uçuşmak ister.

Doktor olarak bilinen, sayılan ve her şeye rağmen hâlâ herkes tarafından çok sevilen Faust’un neredeyse hiç arkadaşı yoktur. Sadece komşusu Wagner adında bir adamla arada bir görüşür. Onunla sanat, bilim ve hayat üzerine tartışır. Yine günün birinde Faust ve Wagner kentin dışına geziye çıkarlar. Birden karşılarına ekinlerin arasında gezinen kara bir fino çıkar. Faust bir tuhaflık hisseder ve finonun arkasında ateş izi bırakarak, ikisinin etrafında geniş daireler çizerek onlara doğru yaklaşmakta olduğunu söyler.

Fino gerçekten iki adama epeyce yaklaşıp yanlarında sıçramaya başlar. Wagner, Faust’u sakinleştirmeye çalışır. Finonun sadece bir köpek, yani ürken, karnını yere sürten, kuyruğunu sallayan bir fino olduğunu söyler. Faust sakinleşir ve eve dönerler. Fino da sanki onların köpeğiymiş gibi peşlerine takılır. Faust, Wagner’den ayrıldıktan sonra, fino onun peşini bırakmaz. Faust şaşkındır fakat karşı da koymaz. Evin kapısına vardıklarında fino bir sıçramayla eşiğin üzerinden içeri fırlar ve Faust’un çalışma odasına girer ve kaybolur. Faust merakla takip eder. Fino, odada Faust’un büyücülükle ilgili bütün malzemelerini sakladığı, duvarda asılı eski bir büfenin altında durur ve etrafını koklayıp birdenbire sesler çıkararak heyecanla koşuşturmaya başlar:

FAUST

Neyin var köpeğim? Sağa sola koşup durma.

Ne kokluyorsun odanın tam burasında?

Fino, odayı seninle bölüşeceksek hırlamayı,

Havlamayı hemen kes!

ANLATICI

Faust duvarda asılı büfeye bakar ve büfenin içindeki ufak şişeden gözlerini ayıramaz. Şişede koyu yeşil bir sıvı tüm dikkatini üzerine çekmiştir.

FAUST

Selam sana, elime saygıyla aldığım benzersiz iksir.

Sende insan zekâsını ve sanatını yüceltiyorum.

Ey, bütün sırları içinde taşıyan özsuların,

Bütün büyücü ince güçlerin özü!

Yardım et bana!

İçimdeki acıyı hafiflet, ruhumun fırtınalarını dindir!

(Faust sıvıyı yudumlar)

Ah! Gönlüm nasıl da mutlulukla doluyor.

Bütün sinir ve damarlarımdan alev alev, sıcacık.

Körpe ve ilahi bir yaşam mutluluğu fışkırıyor!

Bulutlar üzerimde toplanıyor. Ay ışığını gizliyor,

Buharlar yükseliyor, başımın etrafında kırmızı ışıklar çakıyor,

Tavandan esinti iniyor ve beni sarıyor!

Siz misiniz etrafımda dolaşan, gelmenizi istediğim ruhlar?

Bu da ne? Gözlerime inanamıyorum!

Doğada böyle bir şey hiç görülmüş müdür?

Bir hayalet mi, bir gerçek mi o?

Köpek nasıl da uzuyor, genişliyor ve yerinden güçlükle kalkıyor.

Bu bir köpek gövdesine benzemiyor artık.

Odamın tamamını kaplıyor.

Neredeyse sis gibi dağılacak.

Tavana kadar yükselme!

İn aşağı! Efendinin ayaklarına uzan!

ANLATICI

Birden bir şimşek, bir gürültü, ortalık toz duman. Kükürt ve zift kokusu yayılır. Soğuk bir esinti Faust’u sarar ve tir tir titretir. Toz ve duman kaybolduktan sonra Mephisto görünür. Hepimizin bildiği acımasız düşman, şeytan, Faust’un karşısında. Ürkmüş olan Faust ona kim olduğunu sorar.

MEPHISTO

Bir güç var!

Sürekli kötülük istemesine karşın,

Sürekli iyilik yaratan.

O gücün bir parçasıyım!

Hep inkâr eden o ruhum ben; bunda da haklıyım.

Çünkü yaratılan her şey, her varlık, yerin dibine girmeye layıktır.

Bu yüzden hiçbir şey yaratılmasa daha iyi olurdu.

İşte sizin günah, yıkıcılık, kısaca kötülük dediğiniz şeyler,

Benim asıl ana maddemdir!

Ben bir parçanın parçasıyım.

Başlangıçta her şey olan, ışığı doğurmuş olan,

O karanlığın bir parçasıyım.

O gururlu ışık ki kendisini doğurmuş olan annesi karanlığın elinden

Yerini ve uzayını almak ister ama yapamaz!

Yokluğun karşısına çıkan bu dangalak dünyaya,

Savaşlar, hastalıklar, depremler, yangınlarla giriştim.

Yine de etkileyemedim.

Sonunda kara ve deniz yerinde duruyor.

Hele o uğursuz hayvan ve insan soyu yok mu?

Ona hiçbir şey yapılamıyor.

Ne kadarını toprağa gömdüm,

Yine de yeni ve taze bir kan devredip duruyor.

Bu böyle sürerse çıldıracağım ya!

Havadan, sudan, topraktan fışkıran sayısız yeni tohum,

Kurakta, nemde, sıcakta, soğukta bile yeşeriyor.

Eğer ateşi kendime gizlememiş olsaydım,

Bende güzel hiçbir şey kalmayacaktı.

ANLATICI

Bu ilginç gösteriden sonra Mephisto, Faust’tan gitmek için müsaade ister. Bir daha ki görüşmede Faust istediği soruyu sorabilecektir. Faust yine de karşı çıkar ve der ki:

FAUST

Ben sana bir engel çıkarmıyorum.

Sen kendi kendini tutsak ettin.

Şeytanı yakalayan, onu sıkıca tutmalıdır.

Yoksa yeniden ele geçiremez kolay kolay.

ANLATICI

Mephisto alaycı bir şekilde gülerken: Aniden bir şimşek, bir gürültü ve Mephisto ortadan kaybolur. Ertesi gün Mephisto, Faust’un çalışma odasında keyifli bir halde görünür ve Faust’a birlikte bir yolculuğa çıkmayı teklif eder.

FAUST

Sen bana dünyayı göstereceksin de,

Ben de hayatın ne olduğunu mu anlayacağım?

Anlasam ne faydası olacak?

Bu sınırlı yaşamın acısını yeryüzünde nasıl olsa hep çekeceğim.

Ben yalnızca oyunla oyalanacak kadar genç

Ve arzusuz yaşayacak kadar da ihtiyar değilim.

Bu dünya bana ne verebilir?

Sürekli, her şeyden mahrum olmak.

“Yoksunluğa katlan”

Yaşam boyunca, her saat, her kulağa kısık sesle söylenen,

Bitmeyen şarkıdır bu: “Yoksunluğa katlan”.

MEPHISTO

Yeter artık! Bırak bu nakaratı.

Hayatını sırtlan gibi kemiren dertlerinle uğraşmaktan vazgeç!

Sana tavsiyem, benimle bir dünya gezisine çık!

Dünya keşfedilecek sayısız serüvenlerle dolu.

Dile benden ne dilersen! İstediğini yerine getirmeye hazırım!

Senin emrinde kulun, hizmetçin olurum.

ANLATICI

Faust tabii ki aptal değil. Bu üçkâğıtçı şeytanın başka bir niyeti olduğunu düşünür. Bu yüzden koşulunu açıkça söylemesini ister.

MEPHISTO

Bu dünyada senin emrine girmek,

Bir işaretinle durmadan dinlenmeden çalışmak isterim.

Öbür dünyada bir daha buluşursak,

Bu kez sen bana yaparsın sana yaptığımı.

ANLATICI

Faust gülmekten kendini alamaz. Daha kötü şartlar bekliyordu. Bu şartı hemen kabul eder.

FAUST

Öldükten sonra hiçbir şey umurumda değil.

Ben bu dünyada acı çekiyorum.

Öldükten sonra öbür dünyanın bir üstü ve bir altı olacak mı, düşünmem bile.

MEPHISTO

Daha ne bekliyorsun?

Ver elini ve hiç kimsenin görmediği şeyleri sana vereceğim.

FAUST

Zavallı şeytan, bana ne verebileceksin ki?

Bir insanın yüksek hedeflere doğru çırpınan ruhunu

Senin gibilerin anladığına rastlanmış mıdır?

Fakat yine de doyurmayan yemeğin,

Elinde cıva gibi kayan kırmızı altının,

Asla kazanılmayacak bir oyunun var mı?

Göster bana koparılmadan çürüyen meyveyi

Ve her gün yeniden yeşillenen ağaçları.

MEPHISTO

Aman tanrım, hepsi bu kadar mı?

Hiç merak etme, gerekeni memnuniyetle yaparım senin için.

Bunu, bu belgeyi bir damla kanınla imzalaman gerekli.

FAUST

Kan oldukça önemli bir özsudur.

Ver elini o hâlde.

Eğer bir gün ben sana şöyle dersem:

“Dur, bekle bir anlık, ne kadar güzelsin”

Beni istersen zincire vurabilirsin,

O an yerin dibine girmeye razıyım.

O benim son günüm olacak,

Senin de görevin son bulacak.

Haklısın tümüyle, unutmayacağız.

Burada direttiğim gibi hizmetçiyim.

Ama şimdi atalım kendimizi zamanın çağlayışına!

Bu dünyada, kendimi sarhoşça en fazla acı veren hazza,

Sevgi dolu kine, canlandıran acıya adıyorum.

Bilgi tutkusundan kurtulan bağrım,

Artık gelecekte her acıyı kucaklayacak.

Ne varsa artık tüm insanlığa ait,

Her şeyi en derin içtenlikle ben yaşamak istiyorum.

MEPHISTO

Ah! İnan bana!

Kaç bin yıldır bu sert lokmayı çiğneyene.

Hiçbir insan beşikten mezara değin,

Bu ekşi hamuru sindiremez.

Benim gibilere inan.

Bütün bunlar, sadece bir Tanrı için yapılmıştır.

O kendisi sonsuz aydınlık içindedir.

Bizi karanlıklara salmıştır.

Ve size vaat edilen sadece gece ve gündüz.

FAUST

Olsun, ben istiyorum!

Yoksa ne anlamı kalır hayatımın?

Tüm hislerin yöneldiği insanlık tacını ele geçiremeyeceksem,

Ben ben olamam.

MEPHISTO

Sen neysen osun!

Başına bir peruk taksan,

Ayağına en yüksek topuklu çizmeyi giysen de,

Yine sonunda sen sen kalacaksın.

İstisnasız.

FAUST

Olsun, ben istiyorum! (Faust çıkar.)

MEPHISTO

Şimdiden bağladım onu.

Terk et bakalım aklı ve bilimi,

İnsanın en büyük gücünü.

Onun büyüklük hastalığını,

Göz kamaştıran, sihirli ve sahte eserlerle büyüterek,

Ben yalancı ruh,

Elime geçireceğim onu.

Yazgı ona hep ileri gitmeyi zorlayan bir ruh vermiş.

Aşırı hız ve çalışkanlığından

Dünya sevinçlerini göremeden, tadamadan geçer.

Onu vahşi hayatın içinden geçireceğim,

Saçma sapanlığa sürükleyeceğim,

Sefalet içinde aç ve susuz bırakacağım.

Susuzluğunu gidermemi boş yere dileyerek

Bana yalvararak yapışacak. Katılaşacak!

Kendini şeytana teslim etmeseydi,

Yine yerin dibine girecekti.

ANLATICI

Faust bilgiye olan susuzluğunu gidermesi için Mephisto’yla anlaşmayı bir damla kanıyla imzalar ve böylece ruhunu şeytana satar.

Mephisto büyülü paltosunu Faust’un önüne serer. Her ikisi paltonun üstüne çıkarlar ve pencereden dışarı uçup giderler. Nereye? Almanya’ya!

İlk durakları Almanya’nın bir kenti olan Leipzig’dir. Mephisto, Faust’u Leipzig dışında da ün yapmış olan Auerbachs Keller’ adlı bir birahaneye götürür. Burada vahşi hayatın içine dalıp kendilerini zamanın çağlayışına bırakacaklardır! Ancak içeri girdiklerinde, iki genç ve iki yaşlı sarhoş adamın masaya oturmuş olduklarını ve hem içip hem de boş laflarla zaman geçirdiklerini görürler. Mephisto adamların yanında yer alır ve peş peşe mucizeler yaratır. Masadaki deliklerden en lezzetli şarabı akıtır, çıkardığı alevlerle oynar, adamları üzüm kütüğüne çevirir ve onların aklını öyle bir karıştırır ki, adamlar neredeyse birbirlerinin kulak ve burunlarını keserler. Sonunda Mephisto her şeyi eski düzenine çevirdikten sonra birahaneyi terk ederler. Günlerce bütün Avrupa’yı gezerler. Mephisto, Faust’a art arda Avrupa’nın en önemli ve büyülü kentlerini tanıtır. Akşamları yaptıkları uzunca sohbetlerde Mephisto, Faust’a binlerce yıllık aşk hikâyeleri anlatır. Yine böyle bir akşam Mephisto yeni bir aşk hikâyesine başlayacakken Faust sözünü keser:

FAUST

Fakat ben şu beyazlamış sakalımla

O gençlerin yaşam tarzına uyamam.

Bütün cesaretimi toplarsam da,

Kadınlar arasında elim ayağıma dolaşır.

Bir kadın karşısında kendimi yaşlı, küçük

Ve bir kötürüm gibi hissederim.

MEPHISTO

Başka sorunun yoksa Faust’um,

Bunu rahatlıkla çözerim.

ANLATICI

Ertesi gün Mephisto, Faust’u gençleştirmesi için, tanıdığı ihtiyar cadının yanına götürür. Cadının evine vardıklarında, ihtiyar cadı yoktur. Bir şölendeymiş. Faust ve Mephisto, cadının mutfağında onu beklerken, Faust tesadüfen Mephisto’nun arkasında sihirli bir ayna görür. Bir sandalyenin üzerine çıkar ve aynaya bakar. Aynada kendini değil, başkasını görür, bir kadın... Helena... Antik Yunan’dan bildiğimiz güzel Helena’nın bu en görkemli çıplak görüntüsü Faust’un aklını başından alır.

FAUST

Gördüğüm nedir? Bu kadar hoş,

Ne tanrısal bir tablo görüyorum bu büyülü aynada.

Ey aşk, ver bana kanatlarının en hızlısını

Ne olur, götür beni onun diyarına.

Güzel olabilir mi bir kadın böyle?

Bu bir rüya! Eyvah, çıldıracak gibiyim.

Böyle bir şey var olabilir mi yeryüzünde?

Bir kadının en güzel resmi!

MEPHISTO

Sabırsızlanma!

Sana çok yakında gerçek bir güzel tattıracağım.

ANLATICI

Bu arada ihtiyar cadı evine dönmüş, şeytan efendisinin emri üzerine büyücülerin sayı düzenini okumuş ve Faust için sihirli içkiyi hazırlamıştır.

MEPHISTO

Gövdene yayılan bu içkiyle birer

Helena gibi göreceksin her kadını. İç!

ANLATICI

Faust, sihirli içkiyi iştahsızca içer ve aniden yıllar üzerinden tüy gibi dökülür. Artık genç ve yakışıklı bir delikanlı olan Faust, Mephisto’yla birkaç gün sonra bir caddede yürürken karşılarına güzel bir kız çıkar. Hepimizin bildiği Margarete, yani Gretchen… Faust’un hoşuna gider bu güzel kız. O yüzden ona doğru yürür.

FAUST

Güzel küçük hanım, kolunuza girip

Size eşlik etmeye cesaret edebilir miyim?

GRETCHEN

Ben ne küçük hanımım, ne de güzelim,

Evime de tek başıma gidebilirim.

FAUST

Bu ne güzellik!

Gerçekten ilk kez görüyorum

Böyle güzel bir kızı.

Namuslu ve erdemli

Azıcık da alaycı.

O dudakların kırmızılığı, yanakların ışıltısı

Ölünceye dek aklımdan çıkmayacak.

O göz indirerek bakışı, yüreğimde silinmez bir iz bıraktı,

Ya o konuşmayı kestirip atması.

Hayran kaldım ben bu kıza.

Dinle beni Mephisto!

Bu kızı istiyorum.

Onu bana hemen ayarlayacaksın!

MEPHISTO

O kız olmaz! Ne diyorsun sen?

O papazın yanından geliyor.

Bütün günahlarından arınmış.

Günah çıkarmaya gitmiş, hiç günahı yokken.

Onu etkileyecek durumda değilim ben!

FAUST

Bana bak Mephisto!

Sana son sözüm şu:

Bu tatlı genç kızı hemen bu gece

Kollarımın arasına alamazsam,

Gece yarısı seninle aramız bozulacak.

MEPHISTO

Olabilecek şey var, olamayacak şey var.

Böylesi bir durumda en az on dört gün gerekir,

Bir olanak yakalamak için.

FAUST

Benim yedi saat dinlenecek sabrım olsaydı,

Böyle tatlı bir kızı ayarlamak için

Şeytana ihtiyaç duymazdım.

MEPHISTO

Sen Fransızlar gibi konuşuyorsun.

Rica ederim, endişelenme.

Yalnızca birleşmenin verdiği tat neye yarar?

Önce etrafında dolaşarak güzelin ve bin dereden su getirerek

O çeşit çeşit nazdan,

Cilveden, kırıtmadan, fingirdemeden alacağın zevk daha fazla olur.

Seni hemen bu akşam Margarete’nin odasına götüreceğim.

O, bir komşu kadının evinde olacak.

Sen bu sırada tek başına, onun soluduğu hava içinde,

Gelecek sevinçlerin umuduyla,

Doyumsuz zevke dalacaksın!

ANLATICI

Faust, Mephisto’nun tavsiyesini kabul eder ve onu Gretchen için bir hediye bulup getirmekle vazifelendirir. Sonunda Mephisto, Faust’u Gretchen’in odasına getirir ve usulca ayrılır. Faust odanın içinde yavaşça yürürken parmaklarının ucuyla dokunduğu her şeyden vücuduna bir ürperti yayılır. Birazcık gözleri yaşarmış Faust:

FAUST

Bu kutsal yeri dolduran, ey tatlı gün ışığı,

Hoş geldin! Kuşat gönlümü sen, tatlı sevginin acısı,

Sen ki umudun çiyiyle güçlükle beslenen.

Nefes alır gibidir çevresinde sessizlik, düzen ve huzur.

Bu yoksullukta bu ne bolluk!

Bu zindanda bu ne mutluluk!

ANLATICI

Faust dayanamayıp Gretchen’in yatağından yastığı alır ve ona sıkıca sarılır. Sonrada Gretchen’in çarşafının kokusunu derin bir nefesle içine çeker. Birdenbire karşısında Mephisto’yu görür. Gretchen eve dönüyormuş, hemen çıkmaları lazımmış. Faust, aceleyle Gretchen’e hediye olarak getirdiği ufak kutuyu dolabın içine yerleştirir ve dışarı çıkarlar. Az sonra her şeyden habersiz olan Gretchen evine döner ve odasına girer.

GRETCHEN

Burası ne çok nemli, ne çok küf kokuyor

O kadar sıcak da değil dışarısı.

Bana bir hal oluyor, ama ne?

Keşke annem gelseydi eve.

Ah, bütün bedenimi bir titreme kaplıyor -

Ben de her şeyden korkan bir kızım.

Bu da ne? Nasıl geldi buraya bu güzel kutu?

Oysa ben dolabı kilitlediğime eminim.

Ne var içinde acaba? Ne kadar güzelmiş.

Onu açmak geliyor içimden.

Aman tanrım! Gerçekten ilk kez görüyorum böyle bir şeyi.

Bu kadar çok altın…

Ancak soylu bir kadın gezebilir bu süs takımıyla

En büyük bayram günü.

Bu gerdanlık bana yakışır mıydı?

Kimindir bu görkemli şeyler acaba?

Acemi çocuk, neyine senin gençlik ve güzellik?

Her şey güzel ve iyi, ama yine de yerinde bırakmalı.

Acıma duygusuyla överler yarı yarıya.

Herkes altın için deliriyor,

Her şey altına bağlı!

Ne varsa...

Ah biz yoksullar...

ANLATICI

Ertesi gün Faust korkunç derecede sinirli bir şeytanla karşılaşır.

FAUST

Neyin var senin?

Nedir seni böyle kızdıran.

Hayatımda böyle bir surat hiç görmedim.

MEPHISTO

Bütün günahkâr aşklar adına!

Bütün cehennem maddeleri adına!

İsterdim ki küfrün daha kötüsünü

Bilsem de şöyle rahat sövüp saysam.

Şeytan olmasaydım, kendimi hemen bir şeytana teslim ederdim. Tüh...

Biliyor musun?

Gretchen’e getirdiğim mücevherleri bir papaz kapmış!

Mücevherleri gören annesi, hemen korkuya kapılmış.

“Kızım,” demiş,

“Haram mal insanın ruhuna azap verir, kanını kurutur.

Bunları Meryem Ana’ya adayalım.”

Margaret’cik de ancak dudağını bükerek,

“Hediyelik bir kutu altının kusuru mu olur?” der,

Annesi hiç dinlemez onu ve bir papaza haber verir.

O da gelir gelmez önüne sürüleni çok beğenir ve sevinerek:

“Doğru düşünce işte budur,” der.

“Vazgeçmeyi bilen hep kazanır.

Kilisenin midesi büyüktür,

Kim bilir kaç ülkeyi yiyip yutmuş,

Asla sindirim güçlüğü çekmemiştir.

Hanımlar, muhterem hanımlar,

Haram malı yalnızca kilise sindirebilir.”

FAUST

Tamam da, Gretchen ne yapıyor?

MEPHISTO

Duramıyor yerinde kederli olduğundan.

Bilemiyor ne yapacağını altın kutusunu,

Özellikle onu getireni gece gündüz düşünür durur.

ANLATICI

Faust, Mephisto’yu Gretchen’e yeni mücevherler bulup getirmekle görevlendirir ve artık sevdiği kızla en kısa zaman içinde buluşmalarını sağlamasını ister. Gretchen’in hep yanına gittiği bir komşusu var. Marthe Hanım. Gretchen, annesiyle konuşamadığı konuları hep Marthe Hanım’la paylaşır. Ancak Marthe Hanım’ın durumu da pek iyi sayılmaz. Kocası bir gün evden çıkıp gitmiş ve bir daha dönmemiş. Kayıplara karışan kocasından hiçbir haber de gelmiyor. Kadıncağızın artık geceleri soğuk yatağını paylaşacak kimsesi yok. Bu yüzden biraz dertli.

MARTHE

Ah, keşke bir ölüm belgesi elime geçiverseydi. Hiç olmazsa yeniden evlenirdim.

ANLATICI

Gretchen aniden içeri girer. Odasında yine bir kutu altın bulmuş. Kutunun içindeki güzel gerdanlığı, küpeleri ve bilezikleri gören Marthe Hanım:

MARTHE

Kız sakın annene gösterme.

Bunları da alır, götürür verir papaza.

GRETCHEN

Ne yapayım ben?

Bunlarla ne sokağa ne de başka yere çıkabilirim.

Bir gören olsa ne der?

MARTHE

Gretchen, bak,

Sen en iyisi bu kutu ve altınları bende bırak.

İstediğin zaman gelir bende kalırsın,

Dilediğin kadar bu takıları gizlice takar,

Aynanın karşısına geçer zevkini çıkarırsın.

GRETCHEN

Bu her iki kutuyu getiren kimdir acaba?

Bunda hakikaten bir tuhaflık var.

ANLATICI

Kapı çalınır. Marthe Hanım kapıyı açar. Ve içeriye giren: Mephisto

MEPHISTO

Marthe Hanım siz misiniz?

Üzgünüm size çok kötü bir haberim var.

Gönül isterdi ki iyi bir haber olsun.

Umarım beni kınamazsınız;

Evet, kocanız öldü, size selam gönderdi!

ANLATICI

Marthe Hanım fazla abartılı bir şekilde ağlar.

MEPHISTO

Bu acı kayıp sizi yıkıma sürüklememeli Marthe Hanım.

Tanrı rahmet eylesin.

Dünyada yaşamakta olan erkek cinsinden

Tek varlık sizin kocanız değil ki – yani değildi.

Ayrıca sizin olağanüstü bir çekiciliğiniz var.

Siz isterseniz, bu acı durumda,

Bu dünyada bir tek erkek bile

Aklı ve gücüyle size yardım etmeyi ihmal etmez.

Tabii ki siz arzu ederseniz…

MARTHE

Siz beni ne zannediyorsunuz?

Yalnız lafı açılmışken,

Size şu hususu belirtmekte bir sakınca görmüyorum.

Ölüm var kalım var bu fani dünyada.

Eğer günün birinde kocam vefat ederse,

Ki bu üzücü durum gerçekten de oldu,

Bir daha evlenmeyi birkaç kez aklımdan geçirdiğim olmuştur.

Fakat ölüm belgesi olmadan olmaz.

MEPHISTO

Hiç sorun değil. Bunun lafı mı olur?

Uzun bir süredir birlikte dünyayı dolaştığım

Çok sevdiğim bir arkadaşım var. Efendi ve cesur!

Bu arkadaşım da rahmetli ve zavallı kocanızın öldüğünü

Beyan edecekmiş. İki kişinin şahitliğiyle her gerçek ortaya çıkar.

Bu akşam vaktiniz olursa bir araya gelir ayrıntıları konuşuruz.

Bu güzel küçük hanım da aramıza katılırsa çok hoş olur.

Biraz etrafta dolaşır, güzel güzel sohbet edip bu vesileyle birazcık da

tanışmış oluruz.

Ne dersiniz?

MARTHE

Tamam. Bekliyoruz bu akşam bayları,

Şu evin arkasında, benim bahçemde.

ANLATICI

Nihayet akşam bir araya geldiklerinde başlangıçtaki çekingenlik ve utangaçlık Mephisto’nun zarafeti sayesinde çabucak giderilir. Kibar bir şekilde Gretchen’in Faust’un koluna girip birlikte dolaşmalarını sağlar. Kendisi de Marthe Hanım’la ilgilenir. Faust ve Gretchen konuşa konuşa bahçenin sonuna varırlar. Orada bir ıhlamur ağacının altında batan güneşi izlerler.

FAUST

Çoğu zaman yalnızsınız, öyle mi?

GRETCHEN

Evet, evimiz küçüktür ama işleri yapmak gerek.

Hizmetçimiz yok.

Yemek pişirmek, süpürmek, örmek, dikiş dikmek;

Bir yandan da öteye beriye koşmak, sabahtan akşama kadar.

Annem de tüm işlerde çok titizdir.

FAUST

Söyle bakalım, az önce bahçeye gelince beni hemen tanıdın mı?

GRETCHEN

Görmediniz mi? Gözlerimi yere çevirdim.

FAUST

Geçenlerde sen yanımdan geçerken

Gösterdiğim ataklığı bağışlıyorsun, değil mi?

GRETCHEN

İyice şaşırmıştım. Böyle bir şey başıma hiç gelmediğinden…

Kimse hakkımda kötü bir şey söylemezdi.

Düşündüm, acaba bu adam bende yanlış bir hareket mi fark etti?

Nasıl hiç çekinmeden yanıma yaklaştı?

Yoksa beni rasgele görüşebileceği bir kız mı sandı?

Fakat açıkça şunu da söyleyeyim:

Buramda bilemediğim bir şey size doğru yöneldi.

Tek bildiğim şu: Kendi kendime epeyce kızdım.

Size kızamadığımdan.

ANLATICI

Faust ve Gretchen emin olmayan bir tebessümle bakışırlar ve sessiz kalırlar. Birdenbire Gretchen yerden bir çiçek alır ve yapraklarını tek tek koparırken...

GRETCHEN

O beni seviyor – sevmiyor.

Seviyor – sevmiyor.

Seviyor – sevmiyor. Seviyor.

FAUST

Evet yavrum! Çiçeğin bu sözünü Tanrı’nın sözü bil.

Evet o seni seviyor!

Bunun ne demek olduğunu anlıyor musun?

Seni seviyorum!

Sakın korkma! Bırak bu an anlatsın sana dille anlatılamayanı.

Kendimizi büsbütün sonu olmayacak bir mutluluğa verelim.

Ebediyen! Yoksa perişanlık olurdu sonu.

Hayır, sonu olmayacak! Hayır, sonu asla olmayacak!

ANLATICI

Faust’un bu denli yoğun duyguları Gretchen’i şaşırtır. Gretchen bunu hiç beklemiyordu. Rengi solmuş, başı dönüyor. Ne yapacağını bilemiyor, yüreği hızla çarpıyor ve karnında tanımlayamadığı bir hisle donup kalır. Faust kendisinden geçmiş artık.

FAUST

Bu dudaklar, gül gibi kırmızı.

Öpmeden olmaz, olmaz.

ANLATICI

Faust, Gretchen’e sarılır ve dudaklarından öper. Tam o an Mephisto yanlarına gelir, “Gitme zamanı geldi,” der ve Faust’u alır götürür. Tek başına kalan Gretchen’in yavaş yavaş aklı başına gelir.

GRETCHEN

Aman tanrım, böyle bir adam neler hem de neler düşünebiliyor.

Onun karşısında utanıyorum.

Ve her şeye, “evet,” diyorum.

Ne yapayım? Ben zavallı bilgisiz çocuğun biriyim.

Ne buldu bu adam bende?

Anlayamıyorum.

ANLATICI

Aslında Faust hedefine ulaştı. En ufak bir işaretiyle Gretchen hiç çekinmeden her şeye razı olurdu ve … eğer Faust caymasaydı. Faust’un içine bir kuşku düşer. Doğaya sığınıp hep ormanda gezer, kendi kendine sonu olmayan konuşmalara dalar. Evreni kavramaktan çok uzak olduğuna inanır. Son zamanlarda birçok mucizenin sırrına varmış olmasına rağmen her şeye küskündür. Tek bildiği, asıl arzusunun Gretchen’le yatağa girmek olduğunu inkâr etmektir. Faust Faust’tur, yani bir Don Juan değil!

MEPHISTO

Neden kendi kendini oyalıyorsun,

Neden kendi kendini kandırıyorsun?

Bırak bu oyunları Faust’um!

Önce bin bir çabayla kızın gönlünü al, sonra da elinin tersiyle it.

Git onun yanına, seviş kızcağızla!

FAUST

Alçak herif! Nasıl konuşuyorsun sen Gretchen hakkında?

Benim amacım o değil.

Benim derdim senin anlattıklarından ayrı.

MEPHISTO

Bir yaşıma daha girdim! Şu hâline bak,

Gretchen’in sıcacık yumuşak yatağına değil de cehenneme gidecekmiş gibi davranıyorsun.

FAUST

Şeytan! Kaçak değil miyim?

İnsanlıktan uzak bir barbarım ben.

Onun küçük masum dünyasını yıkmaya,

Huzurunu darmadağın etmeye hakkım yok!

MEPHISTO

Olan oldu artık, geç kaldın.

Ne garip adamsın sen,

Git onun yanına, avut onu hiç olmazsa.

ANLATICI

Gretchen’in de neşesi pek kalmamış. Çünkü âşık olduğu adam Faust, kaç gündür ortalıkta yok.

GRETCHEN

Gitti artık, kalmadı huzurum. Yüreğimi taşıyamıyorum.

Bulamam onu daha.

Onsuz bir yer bir mezar bana

Bütün bu dünya

Eğer o yoksa yanımda yaşanmaz daha.

Zavallı başım dönmüş çılgına,

Zavallı aklım paramparça

Gitti artık, kalmadı huzurum. Yüreğimi taşıyamıyorum.

Bulamam onu daha.

Penceremi ona bakmak için açarım

Yalnız onu bulmak için evden çıkarım

Soylu duruşu, uzunca boyu

Dudaklarının gülüşü, gözlerinin tılsımı

Sözlerinin büyüsü

Ellerinin dokunuşu, hele bir de öpüşü.

Gitti artık, kalmadı huzurum. Yüreğimi taşıyamıyorum.

Bulamam onu daha

Gönlüm hep koşar ona doğru

Ah keşke bir yakalasam, tutsam iyice

Öpsem onu, istediğim gibi öpsem,

Onun öpüşleriyle yıkılıp gitsem!

Sen, Heinrich? Ne olur, söz ver bana!

Şimdi söyle bakalım, nedir din konusunda düşündüğün?

Sen iyi yürekli bir adamsın fakat

Bu konuya önem vermediğini düşünüyorum.

FAUST

Boş ver bunu yavrum.

Görüyorsun ki seni seviyorum.

Canım da kanım da hep sevdiklerim için.

Kimsenin hislerine dinine karışmam.

GRETCHEN

Heinrich, Tanrı’ya inanıyor musun?

FAUST

Sevgilim, kim söyleyebilir,

Ben Tanrı’ya inanıyorum diye?

İstersen bunu papazlara ve bilginlere sor.

Böyle bir soruyu soranla

Alay etmek olur alacağın yanıt.

GRETCHEN

İnanmıyorsun, değil mi?

FAUST

Yanlış anlama beni güzelim.

Kim ona bir ad verebilir?

Ve kim ona inanıyorum diyebilir?

Kim hissettiği halde inanmıyorum demeye cesaret edebilir?

GRETCHEN

Bunların hepsi güzel ve doğru.

Papaz da aşağı yukarı bunları söylüyor,

Ama biraz farklı sözcüklerle.

Yine bu işte sürekli bir eğrilik var,

Çünkü sende Hıristiyanlığın izi bile yok.

Bunun haricinde çoktandır acı duyuyorum

Seni onunla arkadaş olmuş görünce.

Yanında olan şu adamdan nefret ediyorum!

Hem de ruhumun en derinliklerinden!

O adamın iğrenç suratı kadar,

Hiçbir şey kalbime ok gibi saplanmamıştır.

O oldu mu yanımda kanım karışıyor.

Oysa ben hiç kimseye karşı kötü duygular beslemem.

Fakat seni özleyip görmek istediğim ölçüde

O adam karşısında gizli bir dehşet taşıyorum içimde.

Bana kalırsa sinsinin biri!

Tanrı beni bağışlasın, eğer ona karşı haksızsam.

FAUST

Sevgili Gretchen’im, ne olur korkma ondan.

GRETCHEN

Artık gitmem gerekiyor.

FAUST

Ah, bir saatliğine olsun, senin göğsünde dinlenip,

Can cana, ruh ruha kalabilmek kısmet olmayacak mı hiç?

GRETCHEN

Ah, odada yalnız yatsaydım,

Senin içeri girmen için bu akşam

Kapının sürgüsünü açık bırakırdım.

Fakat annemin uykusu pek derin değildir,

Bizi birlikte görecek olursa, hemen oracıkta o anda ölürüm.

FAUST

Ah, güzel meleğim,

Bu ufak şişeden üç damlacık katarsan içkisine.

Deliksiz bir uykuya dalar annen

İşte sana bunun çaresi.

GRETCHEN

Sen istedikten sonra, ben ne yapmam ki?

Tek dileğim, ona bir zararı dokunmasın!

FAUST

Öyle olsa, benim tatlı kelebeğim, ben önerir miydim bunu sana?

GRETCHEN

İnsanların en güzeli, ben senin yüzüne bakınca,

Bilmiyorum nedir beni sana sürükleyen.

Senin uğrunda öyle çok şey yaptım ki,

Neredeyse yapacağım bir şey kalmadı.

ANLATICI

Neredeyse. Yapılmayan bir şey kaldı elbette. Bunun da ertesi akşam yapılacağı malum. Gretchen, annesinin çayına üç damla uyku ilacı katar. Bunun üzerine yaşlı kadın derin bir uykuya dalar. Gretchen kapının sürgüsünü açar ve bekler. Kısa bir süre sonra Faust içeri girer. Olup bitenleri fazla büyütmüyorum. Zaten artık buradan öteye ayrıntıları da bilmiyorum. Çünkü ben yanlarında yoktum. Fakat hatırlarsanız demin bahçede olan öpüşme sahnesini, o tutkuyu, o zaman bu gecenin nasıl felaket bir gece olduğunu göz önüne getirebilirsiniz. Ondandır ki ertesi gece bir daha buluşurlar. Ondan sonraki gece de ve bir sonraki gece yine... Derken geceler birbirini kovalar.

Gretchen, öyle bir aşk sarhoşluğuna dalmış ki, etrafında olup bitenlerden haberdar değil artık. Faust da aynen öyle. Düşünmeyi bile bırakmış. Artık Gretchen’le yaşadığı o coşkulu gecelerden başka hiçbir şey tanımıyor. Doydukça doyumsuzlaşan Faust, Gretchen’le birlikte aşkın tüm tat ve hazlarını en büyük heyecanla yaşar. Ta ki Gretchen’nin asker olan abisi Valentin hiç yoktan ortaya çıkana kadar.

Askerde kız kardeşiyle ilgili türlü türlü dedikoduyu kaldıramayan Valentin, bir gece yarısı evin kapısının önünde ona doğru yaklaşmakta olan ve kız kardeşini baştan çıkaran Heinrich Faust ile sıçan kapanı Mephisto’yu karşısına alır, hemen onlarla kavga etmeye başlar. Çünkü bir zamanlar kız kardeşiyle övünen Valentin, onun bu namus düşmanlarının tuzağına düştüğüne inanmış, namusundan vazgeçen Gretchen, abisine en büyük darbeyi zaten vurmuştur. Bu kavganın, dövüşmenin, sövüşmenin, bağrışıp çağrışmanın, kılıç çekmenin sonu ölüm olur. Şeytanın, büyüsüyle eli uyuşan Valentin, bir an çaresiz kalır. Tam o an şeytanın “Sapla kılıcını!” demesiyle, Faust’un elindeki kılıcı Valentin’e geçirmesi bir olur. Valentin, aldığı kılıç darbesiyle yere yıkılır ve acı içinde çevredekilerden yardım ister. Faust ve Mephisto hemen oradan uzaklaşıp ortadan kaybolurlar. Çevredeki evlerden koşarak gelen insanlar Valentin’in etrafında toplanır. Gretchen geldiğinde, abisi Valentin uykudan yeni uyanmış komşularının gözü önünde kız kardeşine, “Orospu!” der ve lanet ettikten sonra askerce ve namusluca son nefesini verir.

Faust ve Mephisto, dağları aşıp tamamen uzaklaşırlar. Bu durum Mephisto’nun işine geldi. Zaten Mephisto kaç gündür buralardan ayrılmak istiyordu. Çünkü onun çok önemli bir randevusu vardı. Harz Dağı’nda her yıl yapılan Walpurgis gecesine davetli olan Mephisto, bu toplumsal hayatın en büyük şenliğini uzunca yaşamında hiçbir zaman kaçırmamıştır.

Faust ve Mephisto, dağın en yüksek zirvesine vardıklarında Walpurgis şenliği tam kıvamında; artık yer yerinden oynuyor. Şeytan şeytanlarla dans ediyor. Çalkantılı bir kalabalık. Her taraf cadı dolu, yarı cadı, tam cadı, antik cadı, büyücü cadı, generaller, yazarlar, bakanlar, milletvekilleri, proktophantasmistler inanılmaz bir eğlence havasında. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Faust da bütün çılgınlığıyla eğlenceye katılır ve son zamanlarda olup bitenleri tümüyle unutur. Ancak her coşkulu eğlencenin bir de sonu vardır. Harz Dağı’nın dibinden doğan ve uzaklardan ilk gökyüzünü mavileştiren, ardından kara bulutların arasından kızıl bir yumak gibi yavaş yavaş yukarı tırmanarak yerini alan güneş, artık geceye son vermiştir. Hele gecenin o muhteşem çılgın şenliğindense hiçbir şey kalmamıştır. Rüzgârın havaya karıştırmış olduğu tozdan mı artık, sis ve dumanlı gün henüz doğmaktayken batmış gibi bulanık. Faust, bir düzlükte toprağın üzerinde yatıyor. Yorgun ve argın Faust başını kaldırır ve Mephisto’ya hiç zaman kaybetmeden sevdiği ve çok özlediği Gretchen’nin yanına dönmek istediğini söyler. Mephisto, duruma önce açıklık getirir.

MEPHISTO

Onun kardeşini öldürdüğün için arandığını unuttun mu?

Ayrıca, bundan sonra Gretchen’i ziyaret etmemiz

Söz konusu olamaz.

Annesi için ona verdiğin o damlaları

Ne etmişse yanlış kullanmış.

Sabahın birinde nasıl olmuşsa

Zavallı yaşlı kadın bir daha uykusundan uyanmamış;

Ve senin tatlı sevgilin büyük bir hata yapıp

Elâleme annesinin çayına bu damlaları koyduğunu duyurmuş.

Şimdi de annesini zehirledi diye zindan

FAUST

Ne, canım Gretchen, hapiste mi?

Ben hemen ona gitmek istiyorum.

MEPHISTO

Gitme dur. Bilmen gereken bir şey daha var senin.

Sana nasıl anlatayım ben?

Bu arada, o sana bir oğlan doğurdu.

Zavallı yavrun uzun yaşamış değil.

Doğumun ertesi günü doğurduğu piçi kendi elleriyle boğmuş.

Ancak bütün bu yaptıklarının farkında değil.

Çünkü hapishanede uzun süre kalışı

Ve doğum yaparken tek başına oluşu;

Bütün bunlar oldukça zorlamış olmalı ki onu, keçileri kaçırmış!

Sabahtan akşama yakınıp duruyor:

“Çocuğumu çaldınız! Çocuğumu geri verin!”

FAUST

Bu mümkün olamaz! Ben daha dün onunla birlikteydim.

MEPHISTO

Sen nereye gittiğimizi de mi unuttun.

Sen benimle benim dünyama daldın.

Azıcık da olsa seni bekleyen o diğer dünyanın

Tadını önceden alasın diye götürdüm.

İşte sana bir geceymiş gibi görünen,

Gerçekte bir bütün yıl idi.

ANLATICI

Faust sanki anlamakta zorluk çekiyor. Düşünceleri vızıldayan arılar gibi kafasında karışarak dolaşıyor. Net olarak düşünebildiği tek şey var, o da ne pahasına olursa olsun hemen Gretchen’in yanına gitmek. Mephisto’dan onu zindana götürmesini ve Gretchen’i kurtarmasını ister!

MEPHISTO

Başka ne dileğin var?

Kim sandın sen beni? Tanrı mıyım ben?

Şeytanım ben, Şeytan!

Gökte ve yeryüzünde tüm güç benim elimde mi sanırsın?

Öyle olsaydı çok sevinirdim.

Ben seni sadece zindana götürürüm.

Peki, sana zindanın kapısını da açacağım.

Gardiyanları da halledeceğim.

Ancak Gretchen’i sen kendi ellerinle çıkaracaksın oradan.

ANLATICI

Hemen harekete geçilir. Faust ve Mephisto, iki siyah büyülü atı hızla koştururlar; ne gece karanlığı ne de rüzgâr onları durdurabilir ve henüz gün doğmadan Gretchen’in hapishanesine varırlar. Sonra Mephisto, Faust’un zindana girmesini sağlar ve dışarıda bekler. Faust, ürpererek sevgilisi Gretchen’e doğru karanlıkta ilerler ve onun küçük hücresinin bir köşesinde samanın üstünde, ayakta olduğunu fark eder.

GRETCHEN

Annem, beni öldüren, bir orospu!

Babam benim, bir haydut,

Beni unuttu!

Küçük kız kardeşimi, ayağa kaldırdım.

Serin bir yerde;

Güzel bir orman kuşuydum;

Uçuyorum uzaklıklara, uç! uç!

FAUST

Gretchen! Gretchen!

GRETCHEN

Bu arkadaşımın sesi?

Hani nerede? Onun çağırdığını duyuyorum.

Şimdi serbest miyim ben? Kimse beni tutamaz artık.

Onun boynuna atılmak istiyorum.

Onun göğsünde yâr olmak istiyorum.

Heinrich sen misin? Bir daha çağır beni.

Heinrich! Gerçekten sen misin?

Sen olsan tüm acılar sona erer.

Sona erer zindan ve zincir korkusu.

Eğer sen olsan, beni kurtarmaya gelsen.

Heinrich! Gel otur yanı başımda.

FAUST

Hayır! Gretchen! Sen gel! Ve acele et!

Eğer acele etmezsen, biz bedelini çok ağır öderiz!

GRETCHEN

Nasıl? Beni öpemiyor musun artık?

Arkadaşım!

Kısa bir süre benden uzak kaldın.

Unuttun mu öpüşmeyi yoksa?

Neden böyle korku duyuyorum birden bire senden?

Oysa senin sözlerin, bakışların bana tüm gökyüzünü bağışlardı.

Ve sen beni boğacakmış gibi öperdin

Tutkuyla her gece!

Heinrich! Ben annemi öldürdüm.

FAUST

Bırak geçmişi.

Bir adım at özgürsün.

Gel artık Gretchen! Kapı açık.

GRETCHEN

Ben buradan ayrılamam.

Bir umut yok benim için.

Neye yarar kaçmak?

Beni yakalayacaklar sonunda.

FAUST

Yalvarıp yakarmanın faydası yoksa,

Seni zorla götürürüm buradan! Gel artık.

GRETCHEN

Bırak beni! Dokunma bana cani gibi!

Biliyorsun senin hatırına her şeyi yaptım.

Heinrich ah Heinrich.

MEPHISTO

Kalkın yürüyün.

Gevezeliği bırakın!

Gün doğmak üzere.

GRETCHEN

Bu kutsal yerde bu adamın işi ne?

Heinrich, onu gönder burdan!

Yüce Tanrım, kendimi sana emanet ediyorum, kurtar beni!

Heinrich, ah Heinrich, tüylerim ürperiyor seni düşündüğümde.

MEPHISTO

Üzgünüm çünkü hiçbir şey yapamam.

Geç oldu.

O yarın idam edilecek.

Sonra da benim olacak.

Üzülme Faust’um,

Daha sonra cehennemde nasıl olsa tekrar görüşürsünüz.

ANLATICI

O anda yukarıdaki bulutlar açılır ve Tanrı gür bir sesle, “Hayır, Gretchen kurtuldu!” der.

Ve oyun biter.

* Johann Wolfgang von Goethe, Faust, Türkçe çeviri: Haydar Zorlu.

Bu platformun teknik altyapısı Zekare Bilgi Teknolojileri tarafından sağlanmaktadır.