1861 Özgürlük Fermanı*
Çar II. Aleksandr
Tanrı’nın yardımıyla, biz, II. Alexander, tüm Rusya’nın imparatoru ve otokratı, Polonya Kralı, Finlandiya Grandükü ve diğerleri, tüm sadık tebaamıza bildiririz:
Takdiri ilahi ve atalarımızın tahtının vârisi olmanın verdiği kutsal hakla, ülke savunması için mertçe silah kuşanan savaşçıdan kendini işine adamış alçakgönüllü zanaatkâra devletin yüksek mevkilerindeki görevlilerden sabanla toprak süren çiftçiye kadar her düzey ve durumdaki tüm sadık vatandaşlarımızı sevgimiz ve İmparatorluğa özgü ihtimamla sarmak üzere bize tevdi edilen misyona karşılık vermek için kalbimizin derinliklerinden bir yemin ettik.
Devlet’i oluşturan çeşitli sınıfları ve şartları değerlendirirken, üst ve orta sınıf gereksinimlerini adamakıllı karşılamış ve onların yükümlülüklerini, haklarını ve ayrıcalıklarını belirlemiş olan imparatorluk mevzuatının toprağa bağlı köylülerle ilgili olarak benzer bir etkinliğe erişmemiş olmasının, refahlarını sağlamakla görevli olanı arazi sahiplerinin otoritesine ya eski yasalar ya da gelenekler nedeniyle bağlı kalmış olmalarına bağladık. Mülk sahiplerinin hakları bugüne dek çok genişletilmiş ve geleneksel nedenler veya keyfi uygulamalarla yasalara mükemmeliyetten uzak bir biçimde yansımıştır. Bu durum, en iyi ihtimalle, mülk sahipleri açısından köylüyle ihtimama dayanan ataerkil bir tutumun, köylüler açısından ise mülk sahiplerine dönük sevgi dolu bir itaatin gelişmesine yol açmıştır. Ancak nispi ahlak çöküntüsü, çokyönlü karşılıklı ilişkinin karmaşık hale gelmesi, mülk sahipleriyle köylüler arasındaki babacan ilişkinin bu özelliğinin zayıflaması ve dahası, derebeylik otoritesinin bazen kişisel çıkar güdenlerin eline düşmesiyle, söz konusu karşılıklı iyi niyet bağları çözüldü ve köylülerin maddi ve manevi olarak aleyhine işleyen bu durum onların kalkınmaya/ilerlemeye kayıtsız kalmalarına yol açtı.
Bu gerçekler, hatırası şanlı seleflerimizin de dikkatini çekmiş, nitekim köylülerin şartlarını geliştirmek için tedbirler almışlardı, ancak bu tedbirler arasında bazıları yeterince bağlayıcı değildi. Öyle ki, köylüler kendilerini liberal olarak tanımlayan mülk sahiplerinin anlık inisiyatiflerinin kurbanı olmaya başladılar; bazılarına, koşulların yol açtığı tuhaf nedenlerle, bazı bölgeler yasaklandı ve bu durum basit bir deneysel uygulama olarak açıklandı. I. Alexander’ın hür çiftçiler için düzenleme getirmesi ve sevgili babamız, son imparator Nicolas’ın sözleşmeli köylülere dair bir bildiri yayınlamış olması bu nedenledir. (...)
Ve şu kanıya vardık ki, köylülerin durumunu ciddi bir biçimde iyileştirecek bir çalışma yapmak, bizlere atalarımız tarafından vasiyet edilen kutsal bir miras ve Tanrı’nın bizden yerine getirmemizi beklediği bir görevdir.
Bu çalışmayı, Rusya’nın, tahta sadakatini ve ülkenin iyiliği için fedakârlığa her daim hazır olduğunu pek çok kez kanıtlamış olan soyluluğuna emperyal güvenimizin bir ifadesi olarak başlattık.
Köylüler için yeni bir düzenleme yapmayı soyluların inisiyatifine bıraktık: Bazı maddi kayıplara yol açmaksızın başarılacak ve köylüler üzerindeki haklarını sınırlayacak olan bir reform! İtimadımıza ihanet edilmedi. Soyluların kendi özel temsilcileri aracılığıyla komiteler oluşturup bölgesel toplantılar düzenlediklerini ve köylüleri köle edinme hakkından feragat ettiklerini gördük. Nitekim, bu komiteler gerekli verileri topladılar ve toprağa bağlı köylüler ile mülk sahiplerinin ilişkisini düzenlemeyi amaçlayan öneriler geliştirdiler.
Bu öneriler doğal olarak çokyönlüydü. Hepsi elden geçirildi, kıyaslandı, ayıklandı ve tek bir sistemin ifadesi olacak biçimde harmanlanarak icmal edildi. Daha sonra bu amaçla kurulan bir üst komitede ıslah edilerek son halini aldı. Köylülere ve mülk sahiplerinin malikânelerinde çalıştırdıkları hizmetçilere dönük olarak formüle edilen bu yeni düzenleme, İmparatorluk Konseyi’nde de incelendi.
Bu çalışmayı, Tanrı’nın yardımıyla uygulamaya koymakta kararlıyız.
Söz konusu düzenlemenin öngördüğü yeni durumda toprağa bağlı köylüler yasayla belirlenen sabit bir süre için hür çiftçilerin haklarına sahip olacaklar.
Kendilerine ait topraklar üzerindeki mülkiyet haklarını korumaya devam eden mülk sahipleri, topraklarını belirli bir kira karşılığında köylülerin kullanımına açmaktadırlar. Dahası, onların geçimlerini sağlamak ve hükümete karşı yükümlülüklerini yerine getirmelerini garanti altına almak için işlenebilir tarım arazisinin büyüklüğü söz konusu duruma ve irtifak hakkına endekslenmektedir.
Ancak, toprak kullanım hakkı karşılığında köylüler kira bedellerinin mülk sahiplerinin lehine olacak biçimde tespit edilmesine razı olacaklar ki, bu en azından şimdilik köylüler için “geçici bir bağımlık” anlamına gelmektedir.
Köylülere, kendilerine kalıcı bir biçimde kiralanan tarıma elverişli toprağı mülk sahibinin rızasıyla satın alma hakkı da tanınmaktadır. Satın almaları halinde mülk sahibine olan yükümlülükleri ortadan kalkacak, hür çiftçi, yani toprak ağası statüsüne kavuşacaklardır. (…)
Bu genel olduğu kadar yerel düzenlemeler ile belirli bazı mahaller, küçük mülk sahiplerinin arazileri ve mülk sahiplerinin imalathanelerinde veya fabrikalarında çalışan köylüler için bütünleyici nitelikte özel kurallar, elden geldiğince ekonomik şartlar, yerel örf ve âdetler dikkate alınarak uygulamaya konulmakta, mülk sahiplerinin köylü ile arasında mevcut karşılıklı çıkar dengesinin ve dostane ilişkinin korunarak geliştirilmesi amaçlanmaktadır. (…)
Yeni düzenleme, öngördüğü değişikliklerin karmaşık olması nedeniyle hemen değil, iki ila üç yıllık bir gecikmeyle uygulamaya konulacaktır. Bu süre zarfında yanlış anlamaları önlemek, gerek kamunun, gerekse özel mülkiyetin çıkarlarını korumak için toprak sahiplerinin mülkleri itibariyle mevcut düzen, yeni sistem kuruluncaya kadar olduğu gibi muhafaza edilecektir.
Bu durum karşısında ve söz konusu nihai amaca hizmetle, şu çalışmaların yapılmasını buyuruyoruz:
1. Köylü sorularıyla ilgilenmek ve toprak ağalarının arazileri üzerinde kurulu kırsal komünleri incelemek üzere her bölgede özel bir mahkeme kurulacaktır.
2. Yeni düzenleme konusunda ortaya çıkabilecek yanlış anlamaları ve tartışmaları yerinde tespit etmek, incelemek ve bölge kurulları oluşturmak üzere her bölgeye sulh hâkimleri atanacaktır.
Üstlendiğimiz reformun çokyönlü zorluğunun idrakiyle, Rusya’nın kaderini her şeyin üstünde Tanrı’nın inayetine teslim ediyoruz.
Biz ayrıca sadık soylularımızın adanmışlığına güveniyor, tasarımımıza karşılık beklemeksizin verdikleri destek için kendimiz ve ülkemiz adına minnettar olduğumuzu belirtiyoruz. Rusya, sadece insana duyduğu saygı ve komşusuna duyduğu sevgi adına hareket eden, kendisine verilen derebeylik imtiyazından, bu imtiyazların kaldırılmasıyla eşzamanlı olarak feragat eden, köylülerin geleceğinin temelini atmak suretiyle onlara bambaşka bir geleceğin kapısını açan soylularını unutmayacaktır. Şunu da umut ediyoruz ki, soylularımız yeni düzenlemenin barışçıl bir ruhla ve iyi niyetli bir yaklaşımla işlemesi için topraklarının sınırları dahilinde büyük bir vatandaşlık örneği vererek aynı soylu çabayı gösterecek. (…)
Hükümet tarafından öngörülen bu büyük reformun haberi, buna neredeyse hiç hazır olmayan kırsal nüfusa yayılınca, kendini yapılan işin öneminden ziyade özgürlük söylemine kaptırmış bireyler arasında yanlış anlaşılmalara yol açtı. Ama genel olarak, ülke genelinde sağduyu galip geldi. Ne toplum yeni düzenlemenin faydalarını özgürce kabul edenlerin bunun karşılığında belirli yükümlülükleri olduğunu yadırgadı, ne de “Herkes baştaki yönetime bağlı olsun, çünkü Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur”34 ve “Herkese hak ettiklerini verin; hürmet, görenek, saygı ve onur her kime ait ise onlara,” diyen Hıristiyan öğretisini unuttu. Mülk sahiplerinin yasal olarak sahip oldukları haklardan -uygun ve yeterli bir teminat ya da gönüllü bir ödün dışında- yasal olarak kazanılmış haklardan mahrum edilmeyeceği, mülk sahipleri tarafından gönüllü olarak kiralanan arazilerin kullanım hakkının eşdeğer bir kira ücreti ödenmeksizin kabul edilmesi yanlış anlaşıldı.
Özgürleşen serflerin, kendilerine sunulan yeni bir geleceğin eşiğinde, soylular tarafından yapılan bu dikkate değer fedakârlığın kıymetini bileceklerini umuyor ve buna inanıyoruz. Özgürlüğün yanı sıra mülkiyet garantisi temelinde desteklenen bir varoluşun nimetlerinin, topluma ve kendilerine karşı yeni sorumluluklarla birlikte, artık onlara uygun hale getirilen yasal haklarını makul bir şekilde kullanmak suretiyle söz konusu koruyucu düzenlemenin hakkını verme yükümlülüğünü de getirdiğini anlayacaklar. Çünkü şayet insanlar kendi esenliklerini yasaların himayesi altında sağlama almak için çaba harcamazlarsa, en mükemmel yasa bile bunun garantisini veremez. İnsanlar, ancak ve ancak dikkatli ve sürekli çalışma, güç ve kaynakların akılcı kullanımı, ekonomi ve hepsinin üstünde Tanrı korkusuyla refaha ulaşabilir, yaşamlarını bu yolla sağlama alabilirler.
Yeni düzenlemenin uygulamaya dönük önçalışmalarını yapmak ve başlatmakla görevlendirilmiş olan yetkililer, bu çalışmanın mevsimsel şartlar dikkate alınarak -ki, çiftçi tarımsal faaliyetten vazgeçmesin- sükûnet ve özenle yürütülmesi gerektiğini anlamak durumundadır. Bırakın kendilerine bir kullanım hakkı olarak verilecek olan ya da mülkiyetine sahip olacakları topraklara teslim edecekleri tohumların bereketli bir tahıl ambarına dönüşmesi için gayretle çalışsınlar.
Ve şimdi, dindar ve sadık insanlar, haç çıkarın ve o En Yüce olanın lütfunun ilk özgür girişiminiz, kişisel esenliğiniz ve kamu refahı üzerine olması için bizimle birlikte dua edin.
1861 Şükran Yılı’nın Şubat ayının 19. gününde (3 Mart) ve saltanatımızın yedinci yılında St. Petersburg’da tebliğ edildi.
* The Annual Register or A View of the History and Politics of the Year 1861, J. and P.H. Rivington, 1862.