I. Cilt
( - 1350)

II. Cilt
(1350 - 1650)

III. Cilt
(1650 - 1800)

IV. Cilt
(1800 - 1970)

Reform Yasa Tasarısı Üzerine Konuşma (16 Aralık 1831)*

Thomas Babington Macaulay

Efendim, ben reformu, bu tartışmaların başından itibaren iki nedenle destekledim: Birincisi, kendi içinde iyi olduğuna inandığım için; ikincisi, tasarının geri çekilmesinin arz ettiği tehlikeyi göz önüne alarak, kötünün iyisi olacağına inandığım için. Ülkenin karşı karşıya olduğu tehlikelerde bir azalma yok, hatta bence büyük oranda arttı. İnsanlığı bölen hemen her meselede ne olduysa, Reform Yasa Tasarısı itibariyle de oldu ve bu gerçeği inkâr etmek korkarım imkânsız. Büyük çıkarların söz konusu olduğu yerde heyecan, heyecan olduğu yerde aşırılık olacaktır. Reformasyon’u üreten insan aklının coşkusu, Anabasptistlerin11 ahmaklık ve cürümlerini de üretti. Donanma vergisine karşı koyan ve Star Chamber’ı lağveden aynı ruh, Leveller’leri ve Beşinci Monarşi yanlılarını da üretti.12 Dolayısıyla, kötü adamların reform meselesinin yol açtığı çalkantıdan yararlanarak varoluşla bağdaşmayan doktrinleri başarıyla yaydığı (yürürlüğe koyduğu) inkâr edilemez. Varoluş derken, monarşiden ya da aristokrasiden değil, hukuktan, düzenden, mülkiyetten, medeniyetten ve bizi Mohawklardan veya Hotantolulardan farklı kılan şeylerden bahsediyorum.13 İşçi sınıfının, bu doktrinlerin dayatıldığı kısmını suçlamıyorum. Bu insanlar içinde bulundukları şartların kurbanı; boş vakit ihtiyacından bihaber, acı çektikleri, kederli oldukları için asabi. Küstah iddialar ve iğrenç safsatalarla aldatılmış olmaları ve çektikleri mahrumiyet hemen her vaade inanmalarına yol açıyor. Doğasını ve işleyişini asla incelememiş oldukları hükümetten imkânsızı beklemeleri ve beklentileri gerçekleşmeyince kınamaları doğaldır. İşleyebilecekleri suçun bizlerin içinde bulunduğu, beklenmedik durumdan kaynaklanacağı ve bizlerin de benzer bir hataya düştüğümüz asla unutulmamalıdır. Eğitim avantajına sahip olmamıza rağmen, acı ve üzüntünün bizleri ne denli kavgacı ve mantıksız yaptığını hepimiz biliriz. Bir İskoç atasözünün dediği gibi: “Tok açın halinden anlamaz.” Dolayısıyla, zenginin mülkiyet haklarını savunmasının, çocukları bir dilim ekmek için ağlayan yoksula hiçbir şey ifade etmediğine şaşırmamalıyız. Ben emekçi sınıfı suçlamıyorum. Onların iyiliğine olabilecek hiçbir şeyi onlardan esirgemezdim. Reform Yasa Tasarısı uyarınca, en çalışkan ve saygın emekçilerin devletin hükümetine girecek olmalarını memnuniyetle karşılıyorum. Emekçilerin bazılarını talep ettiği daha geniş güç paylaşımına karşı çıkarsam, bunu aksi durumun onların sıkıntılarını artıracağına inandığım için yaparım. Hükümet etmenin amacı onları mutlu etmektir. Ancak, onları mutlu edebilmek için, yönetimin cahil, yeteneksiz ve fesat dalkavuklarından öğrendiği doktrinlere iltifat etmemesi gerekir.

Ne var ki, efendim, böylesi doktrinlerin halk arasında yayılmış olması, reformun hızla ve etkin bir biçimde yapılmasını gerektirmektedir. Hükümete saldırılmış olması, yönetimi daha geniş, daha derin ve daha sağlam bir temele bina etmek için iyi bir nedendir. Mülkiyete saldırılmış olması, mülk sahiplerini bir araya getirip sıkı bir birlik kurmak için iyi bir nedendir. Reform meselesinin yol açtığı çalkantıda, birtakım demagogların kendi görüşlerinin propagandasını başarıyla yapmış olmaları, meselenin hızla ve öngörüldüğü üzere çözüme kavuşturulabilmesi için iyi bir nedendir. Uçlardaki iki siyasi partiye bakarak, efendim, mevcut durumdan daha tehlikeli olabilecek bir durum olamaz diye düşünüyorum; yukarıda dar (sınırlı) bir oligarşi, aşağıda öfkeli bir halk yığını; bir yanda güce, diğer yanda sıkıntıya (âdeta) doğmuş vekiller; bir parti körü körüne ilerlemeye karşı, diğeri körü körüne yıkıma alkış tutuyor; bir parti siyasi istismarı mülkiyetin kutsallığına atfediyor, diğeri siyasi bir istismar aracı olarak görüp mülkiyete karşı çıkıyor. Bu iki parti, asli çıkarlarından habersiz olmaları itibariyle birbirine benziyor. Tanrı devleti ikisinden ve çatışmaları halinde meydana gelecek faciadan korusun! Böyle bir beklentim yok, çünkü bu iki partinin dışında çok daha güçlü, ikisinin toplamından da güçlü ve diğer ikisi tarafından saldırıya uğrayan, iftira edilen, ama inanıyorum ki, her ikisini de ahmaklıklarının yol açacağı ölümcül sondan kurtaracak üçüncü bir parti var. Şahsen ben, kamu işlerinin istikrarsızlığına rağmen bu partiye hep umutla baktım ve ona olan güvenimi asla yitirmedim… Bu parti, başında aristokrasinin, ardında emekçinin çiçeğini taşıyan İngiliz orta sınıfıdır! Bu büyük parti düzenin ve özgürlüğün düşmanları arasındaki sarsılmaz yerini almış durumdadır. Devrim değil, reform yapacak, siyasi istismara son verecek, mülkiyet haklarının saldırıya uğramasına izin vermeyecek, mülkiyet haklarını ona sağdan ve soldan çelişkili suçlamalarla ve kendilerine rağmen hücum edenlere karşı koruyacak, onlar arasında hakem olacak, her ikisini de ele alıp birbirlerini paramparça etmelerine izin vermeyecek. (...)

İnanıyorum ki toplumların büyüyüp gelişmesini sağlayan yasayla ilgili bir görüş ve gelişmenin yaratacağı etkiye dair bilgi bulmak mümkündür. Özellikle İngiltere tarihi, sürekli ilerleyen bir ulusun önünde, bazen barışçıl, bazen şiddetli bir mücadelenin ardından belki, ama sürekli boyun eğen bir hükümetin tarihidir. Orman kanunları, köleliğe dair yasalar, Roma Katolik Kilisesi’nin baskısı -ki, Reformasyon’dan sonra Protestanlık kurumu tarafından da uygulandı -kraliyetin yetki ve imtiyazları, basının sansürü, hepsi bir bir boyun eğdi. Bu karşı konulamaz güce rağmen, bugün de temsili sistemin suiistimalleri önünde boyun eğiyorlar. Bu Stuartlar için mümkün değildi; Mazarin’in kurnazlığı, Richelieu’nün enerjisine sahip olsalardı, İngiltere’nin bir zamanlar Tudorlar tarafından yönetildiği gibi yönetilmesi mümkün olur muydu? House of Hanover prenslerinin de İngiltere’yi Stuartlar tarafından yönetilen İngiltere gibi yönetmeleri imkânsızdı. Dolayısıyla, İngiltere’nin artık House of Hanover’ın ilk dört prensi tarafından yönetildiği gibi yönetilmemesi gerekir.14 Bu mümkün değildir! Manevi dünyada vuku bulan büyük değişikliklerin üstündeki etkimiz, fiziksel dünyada vuku bulan değişikliklerin üstündeki etkimiz kadar az. Zamanın mülk ve akıl dağıtımının önüne geçemeyiz artık; mülkün ve zekânın siyasi güç talebini önlemek, mevsimlerin veya met-cezirin seyrini değiştirmek kadar güçtür.15 Toplumun büyük yürüyüşü, barış veya kargaşa ortamlarında esnekliğini korumuş olan eski kurumlar aracılığıyla sürüyor ve sürmek zorunda. Bu güçlü akıntı arkasına bakmak isteyenlerin beyhude çabalarını silip süpürürken, önüne bakanlar ilerleyecek. Harekete yön verir gibi görünenler, aslında onun anaforuna kapılmakta; ona karşı koymaya çalışanlar ise altında ezilmektedir.

* Thomas B. Macaulay, Speeches on Politics and Literature, J. M. Dent&Sons, Ltd., 1909.

Bu platformun teknik altyapısı Zekare Bilgi Teknolojileri tarafından sağlanmaktadır.