I. Cilt
( - 1350)

II. Cilt
(1350 - 1650)

III. Cilt
(1650 - 1800)

IV. Cilt
(1800 - 1970)

Orta Çağ Sosyal Adaleti Nasıl Bir Şeydi?

Piers Plowman’in yazarı, bazı bilim adamlarının ileri sürdüğü gibi, eserleri beş ayrı insan tarafından kaleme alınmış hayali bir yazar değil, 1332 ila 1400 arasında yaşamış olan William Langland’dir. Langland, İngiltere’nin Great Malvern Manastırı’nda eğitim gördükten sonra muhtelif dini cemaatlere gi rmiş, ama kilise rahipliği yapmamış, bir “din emekçisi” olarak kalmıştır. Yaşamı boyunca Londra şehri ve kırsalının yoksullarıyla ilgilenmiş, ailesini varlıklı kesime dini törenler düzenlemek suretiyle geçindirmiştir.

Piers Plowman müthiş bir şiirdir ve sadece sergilediği geniş vizyon itibariyle de değil! Her sınıftan kadın ve erkeği son derece canlı bir biçimde tasvir etmesi, insanların geleneksel değerler ve beklentiler itibariyle verdikleri hayat mücadelesini değerlendiriş biçimiyle, şiir, çoğu kez Chaucer’ın Canterbury Hikâyeleri ile kıyaslanır. Langland’in dindar bir insan ve güçlü bir şair olarak Reformasyon’dan yüzyılı aşkın bir süre önce Kilise’yi yüksek sesle eleştirmiş olması önemlidir. Şiirin ilk günden itibaren popüler olması ise sosyal adaletsizlik karşısında dile getirdiklerinin halk tarafından da benimsendiğine işaret eder. Ne var ki, güçlü bir duygudaşlık içinde yoksullara zulmedenleri kınayan bu şiir, devrimci bir belge niteliği taşımaz, çünkü Langland’in toplumsal ayaklanmadan beklentisi, bambaşka bir şeydir.

Piers Plowman*
William Langland
ÖNSÖZ

Bir yaz mevsimi güneş yumuşacıkken,

Sırtıma pelerinimi attım, zira çobandım.

Ve bir keşiş gibi çalışırken, günahkâr,

Merakla dünyayı duymaya kalktım.

Ama bir Mayıs sabahı, Malvern Tepeleri’nde,

Bir mucize oldu, büyüdür dedim kendime.

Gezinmekten yorgundum, dinlenmeye çekildim,

Bir derenin yanına, geniş bir bankın altına

Uzanıp suyun derinliğine daldım.

Uyumuşum, zira keyif vericiydi sesi.

Derken bir rüya gördüm, harikuladeydi.

Hiç görmediğim bakir bir yerdeydim.

Dönüp doğuya baktım, güneşin tam içine,

Güzel bir çiftlik evi gördüm, üstünde kule.

Aşağıda derin bir vadi vardı, sanki zindan,

Çukurlarla dolu ve karanlık, korkunç bir görüntü.

Arada bir panayır var, herkes doluşmuş;

Kadın erkek, zengin fakir, çalışanı, aylağı,

Bazıları sabanda, ekip dikmekte,

Pek az eğlenip çok terleyerek.

Müsrifin tamahla yok ettiğini kazanmakta.

Bazıları gösterişte, giyinip kuşanmışlar,

Sergiledikleri giysinin içine saklanmışlar.

Çoğu ibadete, kefarete vermiş kendini,

Göksel mutluluk beklentisiyle,

Tanrı aşkına, ama pek zor şartlar altında.

Ne gezilecek bir ülke, ne lüks bir yaşam,

Münzevi bir keşiş gibi hücrelere kapanmışlar.

Bazısı ticarette, daha iyi geçinmek için,

Bize öyle geldi ki, zaten buymuş niyeti.

Bazısı şenlik yapıp halk ozanları bilir,

Umarım masumiyetle neşe verip altın kazanır.

Ama Yahuda çocukları, gürültücü soytarılar,

Halkı aptal yerine koyup onlarla eğlenirler.

Oysa kıvraktır zekâları, istese çalışırlar.

Şimdi ispatlayamam, ama Şeytan’ın kıçıdır,

Ağzı bozuklar.157

Berduşlar, dilenciler çevrede hızla dolaşıp

Çanta ve midelerini ekmekle doldurdular.

Yemek için dilenip ale için dalaşarak,

Tanrı bilir, kendilerini yataklarına attılar,

Acınası bir tembellikle uykudan uyanınca,

Edepsizce davranıp uşakları soydular!

Hacılar ve palmiyeciler158 söz vermişçesine,

Roma’daki azizlerle Aziz James’in peşinde.

Bilge hikâyelerle yola koyularak,

Hayat boyu yalan söyleme izni aldılar-

Azizlerin izindeyiz diyenlerini gördüm,

Ama ağızlarından çıkan her şey

Doğrudan ziyade yalandı.

Walsingham’a giden keşişler gördüm,

Bir yığın boylu poslu aylak.

Keşiş gibi giyinip rahat etsinler diye,

Ve fark edilmek için pelerinler içinde,

Ellerinde kancalı sopa, yanlarında fahişe,

Rahipler de gördüm, dört ayrı cemaatte;

İncil’i istedikleri gibi tefsir edip vaaz vererek

Kendilerine gösterişli üst baş satın alan.

Kıdemli rahiplerin çoğu istediği gibi giyinir,

Böylece parayla vaaz birlikte tüketilir.

Hayırseverlik işportada, lordlar günah çıkarıyor,

Son birkaç yıldır sanki bir mucize yaşanıyor!

Kutsal Kilise olmasa, hepsi iyi geçinecek.

İşte bir af satıcısı159, dersin ki, bir rahip:

Çıkarmış piskopos mührü taşıyan bir belge,

Sözünü tutmayana, yalan yere oruç tutana…

Sizi günahlarınızdan arındıracağım diyor herkese.

Halk ona inanıyor, minnettar,

Ve önünde diz çökerek elindeki mührü öpüyor.

Adam elindeki parşömen ve brövesiyle aldatıp

Parmağında yüzük ve üstünde takılar,

Gözleri kamaştırıp herkesi kandırıyor.

Ve halkın altınlarına işte böyle tamah ediyor,

Hoyratça harcayıp zamparalık yapsın diye.

Eğer kutsal olsa ve kulakları duysaydı piskoposun

İnsanları aldatmak için verir miydi mührünü?

Piskoposa bir sözüm var: Hilekâr vaaz vermez.

Gümüşü af satıcıları ile kilise rahipleri paylaşır,

Oysa o para yoksul rahiplerin hakkıdır.

Vaizler ve kilise rahipleri yakınmış piskoposa

Cemaatin salgından160 beri yoksul düştüğünden.

Ve Londra’da yaşamak için izin istemişler ki,

Geçim için ağıt161 yakarak tatlı para kazansınlar.162

Hz. İsa Mesih’in yolunda görevlendirilmiş olan

Piskoposlar ve okumuşlar, hem üstat hem tabip olanlar,

Saçını tıraş163 etme hakkı bahşedilip günah çıkarmak,

Vaaz vermek, dua etmek, fakiri doyurmak zorunda olanlar,

Londra’da, Lent’e ikamet edip krala hizmetle para sayıyorlar;

Chequer ve Chancery164’in semt mahkemelerinde

Kimsesiz veya evden kaçan çocukların paralarının

Üstünde hak iddia ediyorlar.

Bazıları da lortların, leydilerin hizmetinde,

Adli duruşmalarda idare memurunun yerine oturuyor.

Yaptıkları ayinlerin Kilise yasalarına uygun olmadığı,

Sabah saatlerinin layıkıyla değerlendirilmediği söyleniyor.

Korkarım Hz. İsa Mesih’in laneti hepsinin üstünde olacak…

* William Langland, The Book Concerning Piers the Plowman, “Everyman’s Library Edition”, J.M. Dent & Sons, E.P Dutton & Co, 1957.

Bu platformun teknik altyapısı Zekare Bilgi Teknolojileri tarafından sağlanmaktadır.