Menno Simons Külliyatından
Kendi adıyla anılan “Mennonit” tarikatının kurucusu olan Menno Simons (1496-1561), On Altıncı yüzyılda sıkça görüldüğü anlaşılan ruhsal bunalımlardan birini geçirir. 1535 yılında Yeni Ahit’i ve Anabaptist tarikatının risalelerini okuduktan sonra, Roma ruhbanlığından ayrılır, “evangelist” bir vaiz olur. Kabaca, “kutlu haberler” anlamına gelen “evangelizm” hareketinin ilahiyatı, Yahudilerin seçilmiş bir halk olduğu, insanlığın geçmişte olduğu gibi, yakın bir zamanda da büyük bir kötülükle karşı karşıya kalacağı, Mesih’in geri dönüp Yahudi-Hıristiyan cepheye önderlik edeceği şeklindedir. Zaman içinde Hollanda ve Kuzeybatı Almanya’da çok sayıda mürit edinen Vaiz Menno, Kalvinist ilkeler doğrultusunda sadeliği ve tevazuu öne çıkaran bir tarikat kurar. Menonitler Yeni Ahit’in hükümlerine uygun olarak, savaşmayı, yemin etmeyi ve ölüm cezasını reddeder. Menonit risalelerinden alınan aşağıdaki belgelerde görüleceği gibi, savundukları radikal doktrin, vaftizin sadece yetişkinler için olması gerektiğini ve bu nedenle çocukluklarında vaftiz edilenlerin yeniden vaftiz edilmelerinin gerektiğini ileri süren Anabaptist öğretilerini de içerir.
Ruhta, sevgide ve yaşamda Hz. İsa ile bir bütün olan, Hz. İsa’nın bizzat kendisinin Tanrı’dan alarak dünyaya öğrettiği tövbekârlık ve lütf-i ilahiye mazhar olarak bağışlanmanın asude müjdesi gibi emirlerini öğreten, bunların gerçekliğine hakiki bir korkuyla inanarak bunları işitip, koruyup yerine getiren herkes Hz. İsa’nın kilisesidir; gönülden imanlı Hıristiyan kilisesi Hz. İsa’nın bedeni ve gelini; Rabb’in gemisi, dağı ve cenneti; Tanrı’nın evi, halkı, şehri ve tapınağıdır; Havva’nın ruhaniyeti, Hz. İsa’nın etinden et, kemiğinden kemik olanlar; Tanrı’nın çocukları, cennetlik nesil, İbrahim’in manevi tohumları, vaadin çocukları, doğruluğun dalları ve ağaçları, cennet çayırlarının koyunları, krallar ve rahipler, Tanrı’nın kutsal babadan olan kendi çocuklarıdır. Bunun yanı sıra bu kişiler karanlığı O’nun fevkalade ışığına yüceltmek üzere seçilmişlerdir: Koloseliler 1: 14, 1. Korintliler 12:27, İbraniler 12:22, Matta 5:14, 2. Korintliler 6:16, 11:5, Efesliler 5:30, 1. Petrus 2:9, Romalılar 9:8, Yeşeya 61:3, Mezmurlar 95:7, 79:13, Vahiy 1:6, 1. Petrus 2:9.
Öğretici ya da çömez, prens ya da tebaa, kadın ya da erkek, Hz. İsa’nın ruhunu, sevgisini ve hayatını taşımayanlar ve gönülden arzulamayanların, Tanrı’nın yüce Kudüs’ünde, yani Hz. İsa’nın kilisesinde yeri yoktur. Üstelik bunlar samimi olarak tövbe etmeyip, Tanrı’nın sözünü almayıp gerçekten korkarak yerine getirmedikçe onların duası, Tanrısı, Hz. İsası, umudu, günahlardan affı, ebedi hayatta belli bir avuntusu olmaz. Hz.İsa’nın kendisinin söylediği gibi: “Kim ki inanmaz, zaten hüküm giymiştir” (Yuhanna 3: 18).
Bütün İncil metinlerinde Hz. İsa’nın kilisesinin eskiden ve şimdi öğreti, yaşam şekli ve ibadet anlamında dünyadan insanlar olduğu öğretilmektedir. Eski Ahit zamanında da durum böyle idi: 2. Korintliler 6:17, 1.Petrus 2:9, 10, Mısırdan Çıkış 19:12.
Bahsedildiği üzere kilise hep ayrı bir grup insanı temsil ettiğinden ve edeceğinden, Kutsal Kitap’ın aksine, yüzyıllardır kilise ve dünya arasında hiçbir ayrım yapılmadığı ve o insanların fark gözetilmeden Vaftiz, Son Yemek, hayat ve ibadet konularında birbirine karıştığı gün gibi aşikâr olduğundan, biz de kendimizi Ruh ve Tanrı’nın sözü ile kısıtlanmış hissederiz ve kendi hesabımıza olmaksızın bir araya gelmek için, Hz. İsa’nın övgüsü ve komşularımızın iflahı için, bize doğru olmayan lakin tüm âlemdeki bütün aslı olmayan ve de sahte mezheplere ait tövbeli kilise yahut cemaati Hz. İsa’ya doğru, Gellius’un yalan yere bizi suçladığı gibi Hz. İsa’nın ve havarilerinin emsal ve öğretisinin aksine değil, lakin üzerimize ayan olunan Hz. İsa’nın Ruhu, öğretisi ve emsali doğrultusunda, evet, cehennemin bütün kapıları ve azabına rağmen onları sabırla çarmıh ıstırabının altında topla ve bunu dünyada âdet olduğu üzere orduların zoru ve zulmü ile değil, birbirinden ayırarak yap, zaten bilindiği üzere, tövbe etmeyen dünyaya bir ihtar, ibret-i âlem ve serzeniş olsun Kutsal Kitap’ın öğrettiği gibi.
Değerli, inayetli kardeşlerim, Hıristiyanlıktaki kutsal vaftiz, Pavlus’un öğretilerine göre yeniden doğuşa götüren bir yıkanmadır; bu sebeptendir ki hiç kimse Tanrı’nın hoşnutluğu ve arzusu uğruna arınamazken yalnızca Tanrı’nın kelamı ile yeniden doğanlar arınabilirler. Zira bizi yeniden doğuşa götüren, yeni doğanların vaftiz edilmesine bakarak zannedilebileceği gibi vaftizin kendisi değildir; Tanrı’nın kelamına iman ederek vaftiz oluruz, çünkü yeniden doğuş, vaftizin sonucunda olmaz, vaftiz yeniden doğuşun bir sonucudur. Kutsal Kitap’ın emrine göre, bunu aksine çevirmeye kimsenin gücü yetmez. (...)
Luther, çocukların kendi imanları için vaftiz edilmeleri gerektiğini yazar ve ekler: “Çocuğun imanı yoksa, vaftiz edilmesi ayine küfretmek gibi olur.” Bana öyle geliyor ki, ilk başta yazıları yoluyla Tanrı’nın çok iyiliğine vesile olmuş bu bilge insan, çocukların bilip anlamadan iman ettiğini söyleyerek burada büyük bir hata yapmıştır. Zira Kutsal Kitap’ta açıkça şöyle denmektedir. Çocuklar iyiyle kötüyü birbirinden ayıramazlar, doğruyu yanlıştan ayırt edemezler; Luther ise tıpkı uykuda olan inançlı bir kişide olduğu gibi çocuklarda imanın atıl durumda olduğunu ve kavrayabilecekleri yaşa gelinceye kadar imanın içlerinde saklı olduğunu söyler. Luther bunu kendi samimi fikri olarak yazmışsa, iman ve imanın gücü konusunda yazdıkları boşadır; ancak insanoğlunu memnun etmek için yazmışsa, Tanrı’nın merhameti üzerine olsun, zira benim bilgiden anladığım şey, insan aklı ve insanoğlunun icadı olduğudur; ancak bilgi Tanrı’nın kelam ve fermanının önüne geçemez. Havarilerin tek bir inananı bile uykuda vaftiz ettiği Kutsal Kitap’ta geçmez, onlar uyuklayanları değil, uyanık olanları vaftiz etmişlerdir. O zaman niçin uykuda olan iman uyanıp da çocuklar tarafından ikrar edilmeden çocukları vaftiz ederler? (...)
Kutsal Kitap’ta yeni doğanların vaftiz edilmesi hakkında tek bir emir bile olmadığı veya havarilerin bunu yerine getirdiklerinden bahsedilmediği için, bebeklerin vaftiz edilmesinin insanoğlunun icadından başka bir şey olmadığını, bencilce bir inanç olduğunu, Hz. İsa’nın fermanından saptırıldığını, aslında olmaması gerekirken kutsal bir yere konulmuş apaçık iğrenç bir şey olduğunu gönül rahatlığıyla dile getirebiliriz (Matta, 24:15).
* Menno Simons Külliyatı, çev. Elkhart, Indiana, John F. Funk and Brothers, 1871, I. cilt, s. 29; II. cilt, s. 37-8, 215, 345-6.