Bir Ulusun Doğuşunu Ne Doğrular?
Birçok Amerikalı, Bağımsızlık Bildirgesi’ni, güçlü genel ilkelerin ifadesi, Büyük Britanya Kralı III. George’a karşı davanın dayanaklarını ve kapsamını ayrıntılı olarak belirten bir belge ve ayrı bir ulusal tarihin başlangıcını belirten siyasi bir anlaşma olarak görmektedir. Belge, bu özelliklerin hepsine sahipti fakat ayrıca 18. yüzyıl Batı düşüncesinin mirasında bütün medeniyetten doğan ve aynı zamanda o medeniyete hitap eden önemli bir maddeydi. Philadelphia Kıta Kongresi tarafından 1776 yılının Mayıs ayında atanan beş kişilik tasarı komitesi, özellikle John Locke gibi siyasi Aydınlanma teorisini çok iyi bilen delegelerden oluşmaktaydı. Komitenin diğer üyelerinin yazma görevini verdiği genç Virginia centilmeni Thomas Jefferson, komite üyesi arkadaşı Benjamin Franklin gibi başlıbaşına bir Amerikan filozofuydu. Nihai belge, Franklin ve meslektaşlarının özgürlük ve egemenliğe dair soyut doktrinlerini isyankar kolonilerin durumuyla ilişkilendirme çabalarının sonucunda toparlanmıştır. (FF)
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776)*
4 Temmuz 1776 tarihli Kongre’de On Üçüncü Amerika Birleşik Devletleri’nin oybirliğiyle kabul ettiği bildirge şöyledir:
İnsanı ilgilendiren olayların akışı içinde, bir halkın kendini bir başka halka bağlayan siyasal bağları koparmak ve doğa kanunlarının ve Tanrı’nın ona dünya güçleri arasında bağışladığı ayrı ve eşit yeri almak gereğini duyduğu zaman, insanlığın fikirlerine duyduğu yerinde saygı, o halkı bu ayrılmaya zorlayan nedenleri açıklamakla yükümlü kılar.
Tüm insanların eşit yaratıldığını, Yaradanları tarafından kendilerine devredilemez hakların verildiğini ve bu hakların Yaşam, Özgürlük ve Mutluluğa Erişme haklarının bulunduğu gerçeklerinin apaçık ortada olduğunu kabul ediyoruz. Bu hakları güvence altına almak amacıyla insanlar arasında adil güçlerini, yönetilenlerin onayından alan yönetimler kurulur. Herhangi bir yönetim biçimi bu hedefler için zararlı olmaya başladığında bu yönetimi değiştirmek ya da feshetmek ve güvenliklerini ve mutluluklarını etkilemesi kendilerine en muhtemel görünen bir şekilde güçlerini düzenleyerek ve yönetimin temelini o tür ilkelere dayandırarak yeni bir yönetim kurmak halkın hakkıdır. Aslında sağduyu, uzun bir geçmişi olan yönetimlerin sudan ve geçici nedenlerle değiştirilmemesini buyurur; bu nedenle, insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışılagelen yönetim biçimlerini değiştirmek yerine, kötülüklere katlanmaya daha meyilli oldukları tecrübeyle sabittir. Ancak sürekli aynı amacın peşinde uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, halkı mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa vurursa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o halkın hakkı ve görevidir.16 İşte bu kolonilerin sabırla katlandıkları durum budur ve yine bu durum şu an onları eski yönetim biçimini değiştirmekten alıkoyan gerekliliktir. Büyük Britanya’nın şu anki kralının dönemi, hepsi bu devletler üzerinde mutlak bir Zorbalık kurma amacıyla tekrarlanan zararların ve yağmaların dönemi olmuştur. Bunu kanıtlayabilmek için gerçeklerin dürüst dünyaya sunulması gerekmektedir:
Kamu refahı için en sağlıklı ve gerekli olan yasalara onay vermeyi reddetmiştir.
Onayı alınana kadar yürütmeleri askıya alınmadığı sürece valilerinin acil ve büyük öneme sahip yasaları çıkarmalarını yasaklamıştır ve yasalar askıda kaldığında ise yasalarla ilgilenmeyi tamamen göz ardı etmiştir.
Kendileri için paha biçilemez ve sadece zorbalar için korkunç olan yasama gücünde temsil haklarından vazgeçmedikleri sürece, geniş halk kitlelerinin barınmalarına ilişkin pek çok yasayı çıkarmayı reddetmiştir.
Yasamayla kurumlarını, kendi fikirleriyle uzlaşmalarını sağlayana kadar tüketme amacıyla, devlet arşivinin bulunduğu yerden uzak, alışılmadık ve uygunsuz yerlerde toplantıya çağırmıştır.
İnsanların haklarına yaptığı saldırılara mert ve sert bir şekilde karşı durdukları için Temsilciler Meclisi’ni devamlı olarak dağıtmıştır.
Söz konusu dağıtmaların ardından uzun bir zaman yeni temsilcilerin seçilmesini reddetmiştir, bu yüzden devlet dışarıdan gelebilecek bir saldırının ya da içerdeki sarsıntıların bütün tehlikelerine karşı savunmasız durumdayken yok etme gücü bulunmayan yasama gücü halka dönmüştür.
Bu devletlerin nüfuzlarını engellemek için çabalamış ve bu amaçla Yabancıların Vatandaşlığa Kabul Yasası’nı engellemiş, göçleri teşvik etmek üzere hazırlanan yasaları geçirmeyi reddetmiş ve yeni Arazi Tahsisi koşulları yaratmıştır.
Yargı gücü kurmak üzere hazırlanan yasalara onay vermeyi reddederek yargı idaresini engellemiştir.
Yargıçların görev sürelerini, maaşlarının miktarını ve ödeme biçimini sadece kendi iradesine bağlı hale getirmiştir.
Halkımıza saldırsınlar ve halkı tüketsinler diye sayısız yeni makam oluşturmuş ve buralara büyük memur kitleleri yollamıştır.
Mevzuatımızın onayı olmadan barış zamanında aramızda daimi ordu bulundurmuştur.
Askeriyeyi sivil güçten bağımsız ve üstün hale getirmeye çalışmıştır.
Bizi anayasamıza yabancı ve yasalarımız tarafından tanınmayan bir yargı biçimine bağlı hale getirmek için başkalarıyla işbirliği yapmış ve aşağıdaki sebeplerden dolayı sahte mevzuatlarının yasalarına onay vermiştir:
Silahlı birlikleri aramızda konuşlandırmak,
Bu devletleri, halklarına karşı işleyecekleri olası cinayetler için sözde yargılamalarla bir mahkeme ile cezadan korumak,
Dünyanın her yeriyle yaptığımız ticareti kesmek,
Rızamız olmadan bize vergi yüklemek,
Birçok durumda jürili bir mahkemenin yararlarından bizi yoksun bırakmak,
Bizi işlemediğimiz suçlar yüzünden yargılanmak üzere deniz aşırı yerlere götürmek,
Sınır komşumuz bir idari bölgede özgür İngiliz hukuk sistemini kaldırmak, keyfi bir yönetim kurmak ve aynı, mutlak egemenliği bu kolonilere tanıtmak üzere bu yönetimi birörnek ve uygun bir araç haline getirmek için bu yönetimin sınırlarını genişletmek,
Ayrıcalıklarımızı elimizden almak, en değerli yasalarımızı yürürlükten kaldırmak ve Yönetim biçimimizi kökünden değiştirmek,
Yasama kurumumuzu askıya almak ve her türlü durumda bizim için yasa koyma gücünü elinde bulundurduğunu ilan etmek.
Kendi himayesi altında olmadığımızı ilan ederek ve bize karşı savaş açarak yönetimden çekilmiştir.
Denizlerimizi talan etmiş, kıyılarımıza harap etmiş, kentlerimizi yakıp yıkmış ve halkımızın yaşamını mahvetmiştir.
Bu sırada, barbarlık zamanlarında yapılanlardan bile daha beter ve uygar bir ulusun liderine yakışmayan, gaddarlık ve zalimlik şartları altında zaten başlamış olan ölüm, yalnızlık ve zorbalık çalışmalarını tamamlamak üzere yabancı paralı askerlerden kurulu büyük orduları sevk etmiştir.
Açık denizlerde esir tutulan kendi vatandaşlarımızın hepsi kendi ülkelerine silah doğrultmaları, kendi arkadaşlarının ve kardeşlerinin katili olmaları veya kendi elleriyle kendilerini öldürmeleri için zorlanmıştır.
İç ayaklanmaları kışkırtmış ve sınır bölgelerinde oturan, bilinen savaş yöntemleri; bütün yaş, cinsiyet ya da hal gözetmeksizin herkesi yok etmek olan acımasız Kızılderili vahşileri geliştirmeye çalışmıştır.
Bu baskıların her evresinde düzeltme yapılmasını en mütevazı şekilde talep ettik. Durmadan yinelediğimiz ricalarımızın karşılığı, durmadan uğradığımız kayıplar oldu. Karakteri her şekilde bir zorbayı tanımlayan eylemlerle kendini gösteren bir prens, özgür halkın hükümdarı olmak için uygun değildir.
Britanyalı kardeşlerimizden de bir şey istemiyoruz. Mevzuatlarının üzerimizde izin verilemez bir yargı gücü kurma girişimleri konusunda onları zaman zaman uyardık. Buraya hangi koşullar altında göç edip yerleştiğimizi onlara anımsattık. Doğal adalet ve yüce gönüllerine seslendik, akrabalık bağlarımıza dayanarak, kaçınılmaz olarak bağlantımızı ve haberleşmemizi kesecek bu yağmaları reddetmelerini rica ettik. Fakat onlar da adaletin ve kan bağımızın feryatlarına kulaklarını tıkadılar. Bu yüzden, sırf gereklilikten, ayrılığımızı ilan etmek ve bütün insanlığı gördüğümüz gibi onları da savaşta düşman, barışta dost olarak gördüğümüzü bildirmek zorundayız.
Bu yüzden, bu genel kongrede toplanan, Amerika Birleşik Devletleri’nin temsilcileri olarak, dürüst niyetlerimizle dünyanın yüce hâkimine başvurarak bu kolonilerin iyi insanları adına onların verdiği yetkiyle Birleşik Kolonilerin özgür ve bağımsız devletler olduklarını; Britanya Krallığı’na karşı her türlü Bağımlılıklarının sona erdiğini; bu kolonilerle Büyük Britanya Devleti arasındaki her türlü siyasal ilişkinin sona erdirildiğini ve sona erdirilmesi gerektiğini, özgür ve bağımsız devletler olarak savaş açmak, barış ilan etmek, ittifaklar kurmak, ticareti düzenlemek ve diğer tüm Bağımsız devletlerin gerçekleştirme hakkına sahip oldukları bütün eylemleri gerçekleştirebileceklerini ve sayılanların hepsini yapmaya hakları olduğunu resmi bir şekilde ilan eder ve yayımlarız. İlahi takdirin korumasına dayanarak işbu bildirgenin korunması için karşılıklı olarak yaşamımız, servetimiz ve kutsal onurumuz adına ant içeriz.
* The Declaration of Independence, Oxford University Press, 1947, s. 3-7.