Bentham*
Mill, Jeremy Bentham (1748-1832) ve Samuel Taylor Coleridge’ı yaşadıkları çağda, İngiltere’nin çığır açan iki büyük aklı da olarak nitelemiştir. 1848 yılında Londra’da Westminister Review’de basılan aşağıdaki makalede Mill, Bentham’ı bazı noktalarda sert bir şekilde eleştirmiş, ancak yine de, kanıtlanabilir gerçekleri içermesine hayranlık duyduğu metoduna övgüler yağdırmıştır.
Bizden, birkaç kelimeyle, çeşitli alanlarda faydalı olmuş büyük entelektüeller arasında Bentham’ın yerini, ne olduğunu ya da ne olmadığını, doğruluk adına ne yapıp ne yapmadığını söylememiz istense, onun eşsiz bir filozof olmadığını, ancak felsefe alanında, büyük bir reformcu olduğunu söyleriz. O, felsefeye felsefenin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu ve eksikliğinden dolayı durma noktasına geldiği bir şeyler katmıştır. Ama bunu başaran onun doktrinleri değildi, asıl başarı, bu doktrinlere ulaşma yöntemiydi. Ahlak ve politikaya, bilimsel amaçlar için gerekli olan ve yokluğu halinde bu alanları sadece araştırma alanları olarak bırakan- örneğin fizik, Bacon’dan önce hiçbir sonuç vermeyen ve sonu gelmeyen bir alandan ibaretti- düşünce alışkanlıklarını ve araştırma yöntemlerini kazandırmıştır. Özetle, onun yaptıklarını değerli ve benzersiz kılan onun düşünceleri değil, metodudur. Bu yöntem her şeyden daha değerlidir; ortaya çıkan düşüncelerin bütününü reddedecek olsak da büyük bir bölümünü sorgusuz sualsiz kabul etmemiz gerekir.
Bentham’ın metodu, kısaca, bütünü parçalara ayırarak, soyut kavramları objelere, sınıfları ve genellemeleri, içerisinde yer alan bireylere indirgeyerek inceleyen, soruyu çözmeye kalkışmadan önce, etkisi olabilecek her şeyi parçalara ayıran bir detay metodu olarak betimlenebilir. Fiziksel bilim metotlarıyla ya da Bacon, Hobbes veya Locke’ın önceki çalışmaları ile bağlantı derecesine bakılarak, mantıklı bir kavram olarak düşünülen bu sürecin orijinalliğinin tam boyutu, burada üzerine kafa yorulması gereken bir şey değildir. Metodunda, bu metodu uyguladığı süjelerde ya da bu metoda yüklediği değişmezlikteki özgünlük ne olursa olsun, ortaya çıkan şey, hep en iyisiydi. Aynı şekilde, onun sonu gelmez sınıflandırmaları ve en bilinen gerçekleri ayrıntılı bir biçimde göstermesi de öyledir. Cinayet, kundakçılık ve soygun zararlı eylemlerdir ve Bentham, kanıtlamadan, bunları doğrudan olmuş gibi kabul etmez: Bir olayın, aslında hiç olmayacak şekilde, yani bütün kanıtlarını kendi içinde barındırdığını varsayalım, Bentham, suçun verdiği tüm farklı zararları, 1) kurbana ve onu kişisel ilişkilerine verilen zarar, 2) olaydan gelen tehlike, güvensizliğin verdiği acı hissi ve panik, 3) gayretin kırılması, panik sonrası ortaya çıkan kurtuluş çabası ve tehlikeden kurtulmak için sarf edilen kaynaklar şeklinde birinci, ikinci ya da üçüncü şeklinde sıraya dizerek, bunun nedenini ve nasılını kesin bir şekilde bilecektir.
Bu sıralamadan sonra, insan duygularının kurallarına göre, bu kötülüklerden ilkinin ve mevcut kurbanın acılarının bile, failin aldığı zevkten ortalama olarak daha ağır bastığını kanıtlayacaktır; tüm diğer kötülükler göz önüne alınırsa daha fazlası kanıtlanacaktır. Bu kanıtlanmasa bile, mazur gösterilemez bir cezanın sıkıntısını göze alacaktır; resmi olarak bunu kanıtlama zahmetine girdiği için, savunması -kanıtlanması gereken gerçekler vardır- onlar için olmayacaktır, çünkü onlar bilinmektedir. Ancak bunlara dayanan diğer gerçeklerin kabulü için bir açılış yapılabilir.
Bu şekilde, bir zamanlar geçerli olan, diğer tüm doğruların kabulüne imkân sağlayan ilk ilkelerin kabulünü sağlarız. Bu yöntem sayesinde -eklenebilir bir nokta daha vardır- daha karmaşık ve daha şüpheli durumlarda ilgili soruları aynı şekilde incelemesi için aklı disipline ederiz. (…)
Bentham, nihayetinde bu metodu (tümevarım metodu) felsefeye uyarlamıştır ve tüm ekollerdeki filozofların bundan böyle bu metodu uygulamasını zorunlu kılmıştır. Bu metotla beraber Bentham, bu metodu benimsemeyen ya da onun kendine has düşüncelerinin çoğunu ciddiye almayan pek çok düşünürün düşünme biçimini değiştirmiştir. Metodu, kendininkinin tam zıttı olan ekollerdeki kişilere öğretmiş ve doktrinlerini bu detay metodu ile test etmezlerse, muhaliflerinin test edeceğini anlamalarını sağlamıştır. Böylelikle Bentham’ın ilk defa düşünce inceliğini ahlaki ve siyasi felsefeyle tanıştırdığını söylemek aşırılık olmayacaktır. Başkalarının düşüncelerini, sezgi ya da sadece düz bir görüşten doğan ve dilde belirsiz bir şekilde ifade edilmesinden dolayı, tam olarak, doğru ya da yanlış olduğunu söylemenin imkânsız olduğu önermelerin muhakemesi yoluyla ele almak yerine, artık filozoflar birbirlerini anlamaya, birbirlerinin önermelerinin belirsizliklerini ortadan kaldırmaya ve her tartışmada, başka açık bir husus eklemeye mecbur bırakılırlar. Felsefede devrimden başka bir şey yoktur.
* J. S. Mill, Tarihi, Felsefi ve Siyasi Önermeler ve Tartışmalar, Londra, John W. Parker & Son, 1859, Cilt l, sf., 339-41, 346-7.