Sosyalizm ve Din Üzerine*
1905’te yazılmış bir makaleden:
Din, başkaları hesabına çalışmaktan, yerine getirilmeyen isteklerden ve yalnız bırakılmışlıktan bıkmış halk kitleleri üzerine her yerde büyük ağırlıkla yüklenen manevi baskı biçimlerinden biridir. Doğaya yenik düşen ilk insanların tanrılara, şeytanlara, mucizelere ve benzeri şeylere inanmasına yol açışı gibi, sömürülen sınıfların sömürenlere karşı mücadeledeki yetersizliği de, kaçınılmaz olarak ölümden sonra daha iyi bir yaşamın varlığına inanmalarına yol açar.
Din, bütün hayatı boyunca emek sarf eden ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. Din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere ise, bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının karşılığını pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cennette de rahat yaşamaları için makul fiyatlı bilet satmaya bakar. “Din halkın afyonudur.” Din, sermaye kölelerinin insancıl düşlerini, insana daha yaraşan bir yaşam isteklerini içinde boğdukları bir çeşit ruhsal içkidir.
Ancak, köleliğinin bilincine varmış ve kurtuluşu için mücadeleye başlamış köle, kölelikten yarı yarıya çıkmış demektir. Fabrika endüstrisinin yetiştirdiği ve kent yaşamının aydınlattığı modern, sınıf bilinçli işçi, dinsel önyargıları bir yana atar. Cenneti papazlara ve burjuva bağnazlarına bırakır ve bu dünyada kendisi için daha iyi bir yaşam elde etmeye çalışır. Bugünün proletaryası, din bulutuna karşı savaşta bilimden yararlanan ve işçileri bu dünyada daha iyi bir yaşam adına kavga vermek için birleştirerek öteki dünya inancından kurtaran sosyalizmin yanında yer alır.
Sosyalistler, din konusundaki tavırlarını genellikle şu sözlerle belirtirler: “Din, kişinin özel meselesi olarak görülmelidir.” Ancak herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için, bu sözlerin anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. Devlet söz konusu olduğunda, dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. Ancak, Partimiz düşünüldüğünde, dini kişisel bir sorun olarak görmemiz söz konusun olamaz.
Programımız tamamen bilimsel, daha net olmak gerekirse materyalist dünya görüşünü temel alır. Bundan ötürü programımızın açıklanması demek, din sisinin gerçek tarihsel ve ekonomik kökenlerini de açıklamamız demektir. Propagandamız, zorunlu olarak ateizm propagandasını içermektedir. Otokrat feodal hükümet tarafından bugüne kadar yasaklanan ve kovuşturulan ilgili bilimsel yayımların yapılması, parti çalışmalarımızın meselelerinden biri haline gelmelidir. Bir zamanlar Engels’in Alman sosyalistlerine verdiği öğüdü, muhtemelen şimdi bizim izlememiz gerekebilir: On Sekizinci yüzyılın ateist Aydınlanma edebiyatı tercüme edilmeli ve halk arasında yayılmalıdır.
* Vladimir Lenin: Din, New York, International Publishers Co., Inc.; 1933, s. 7-8,10.