Plus Ultra*
Joseph Glanvill (1638-1680) Anglikan bir din adamı ve Kraliyet Cemiyeti’nin bir üyesidir. Kendisi bir bilimadamı olmamakla birlikte, deneysel bilimlerin tarafını tutan ve ateizm suçlaması karşısında bu bilimleri savunan birçok deneme yazmıştır. Kitabının adı olan Plus Ultra: yahut Aristo’nun Döneminden Bu Yana Bilginin Gelişimi ve İlerlemesi (1668), içeriğini açıklar niteliktedir.
Bu konuda antik âlimler fazlasıyla kusurluydu. Aristo, dünyayı âlim-lerinin fethettiği biçimiyle biliyordu. Marifetli Varenius tarafından dikkat çekildiği üzere bu bilimdeki en genel ve en gerekli şeyler bilinmiyordu; sıcak kuşağın yerleşmeye elverişli olup olmadığı, denizdeki med ve cezirler, rüzgârların çeşitliliği, mıknatısın kutupsal özelliği, dünyanın gerçek boyutları bilinmiyordu. Yunanlıların ve Romalıların masalsı ilişkiler kurdukları uzak ülkelere dair tanımlar istiyorlardı. Dünyanın denizlerle çevrili olduğunu bilmiyorlardı, denizden dünyanın çevresinin dolaşılabileceğini de. Amerika’dan tamamen bihaberdiler, bu yarımkürenin kuzey ve güneyini bilmiyorlardı, bildikleri Asya’dan daha uzak yerler hakkında pek az bilgiye sahiptiler. Japonya, cava, Filipinler ve Borneo ya hiç bilinmiyordu ya da haklarında çok eskimiş bilgiler mevcuttu ama şimdi hepsi biliniyor. Meksika ve Peru, güçlü imparatorlukların geniş bölgeleri ve Büyük Okyanus’un adaları gözler önüne serildi. Donmuş Kuzey ve sıcak hat, daha önce bilinmeyen Güney gezildi, bölgede yaşayan sayısız insanın hiç de antiklerin inandığı gibi yabancıları sevmeyen ve diğer insanlara karşı kaba olan kişiler olmadığı anlaşıldı. Magellan, Drake ve Candish dünyanın çevresini dolaştı. Denizin büyük hareketi kaba ve farklılıkları her gün sorgulanıyor; rüzgârın çeşitleri belirlendi ve daha iyi anlaşıldı; mıknatıs taşının hazine değerindeki gizli etkileri bulundu ve kullanılıyor. Doğu’nun heyecan verici adalarına, ayrıca Güney ve Kuzey’deki adalara sık uğranır oldu ve o insanlarla o ülkelerin bilgileri, zenginlikleriyle birlikte bize getirildi; en uzak yerlere gidildi ve o yerler tarif edildi. Gemiciliğimiz çok daha iyi, ticaretimiz daha kapsamlı, deniz haritalarımız daha kesin, yerküreyi gösteren haritalarımız daha doğru, seyahatlerimiz daha uzaklara varıyor, raporlar daha özlü ve fazla bilgi içeriyor; neticede coğrafya bilgimiz Polybius ve Possidonius’un dönemindekinden de, Caesear’lar döneminde yaşayan Batlamyus’un, Strabo’nun ve Pomponius Mela’nınkinden de çok daha mükemmel. Roma İmparatorluğu’nun o gelişme çağında bu kadar zayıf olan coğrafya Aristo ve Grekler döneminde nasıldı?
Fetihleriyle dünyanın sınırlarına ulaştığını düşünen Büyük Makedonyalı (Büyük İskender) bunun bir örneğidir; geçemediği sınırların ötesinde öyle uluslar vardı ki bu büyük fatihi gururlu ve muzaffer ordusuyla birlikte tamamen tüketebilirlerdi. Modern gelişmeler de çok iyiydi; antik dönemin en şöhretli coğrafyacılarından geriye kalanları Gemma Frisius’un, Mercator’un, Ortelius’un, Stevinus’un, Bertius’un ve Guil Blaeu’nun coğrafi performanslarıyla karşılaştırırsanız siz de böyle düşüneceksiniz.
* Joseph Glanvill, Plus Ultra, Londra, J. Collins, 1668, s. 48-50.