I. Cilt
( - 1350)

II. Cilt
(1350 - 1650)

III. Cilt
(1650 - 1800)

IV. Cilt
(1800 - 1970)

Roma Devleti, İmparatorun Resmen Sahip Olduğu Dinsel Törenleri İcra Etme Hakkına Karşı Gelenlerle Nasıl Anlaşacak?

Önce “imparatora tapınma” kültünün doğuşu ile Hıristiyanlığın doğuşunun eşzamanlı olduğunu, tapınma âdetinin Roma vatandaşları için zaman içinde yasal bir gereklilik haline geldiğini hatırlatalım. Her ne kadar, Hıristiyanlar böylesi bir geleneği reddetmişlerse de yaygın inanç, İmparatorluğun güvenliğinin ve dolayısıyla halkın refah ve huzurunun, dini ayinlerin imparator tarafından yönetilmesine bağlı olduğu şeklindedir. Romalı yöneticilerden Pliny (62-113) bu önemli sorunu İmparator Trajan (98-117) nezdinde şöyle gündeme getirir:

Mektuplar*
Genç Pliny
PLINY’DEN TRAJAN’A MEKTUP

Efendim, emin olmadığım her konuda size başvurma alışkanlığındayım, çünkü sizden başka kim kuşkularımı giderip bana salık verebilir ya da bilmediklerim konusunda beni bilgilendirebilir? Yasal olarak sorguya çekilen Hıristiyanların sorgusunda hiç bulunmadım; dolayısıyla genellikle ne ceza verildiğini, bu cezaların sınırını veya ne denli sıkı bir soruşturma yapılması gerektiğini bilmiyorum. Zanlıların arasında yaşa göre bir ayırım yapılıp yapılmaması; zayıf olanın da sağlıklı olan kadar şiddetli bir cezaya çarptırılıp çarptırılmaması; eğer dininden dönerse affedilip affedilmemesi veya bir zamanlar Hıristiyan olanın böyle bir vazgeçişten yararlandırılıp yararlandırılmaması; masum olduğu halde sırf bu adı taşıdığı için cezalandırılıp cezalandırılmaması ya da sadece bu ad çerçevesinde işlediği suçtan dolayı mı cezalandırılması gerektiği konularında düşünürken kararsız kalıyorum.

Bu arada, zanlıların benim huzuruma çıkarılmaları halinde nasıl davranmam gerektiği hususunda şöyle bir plan geliştirdim: Hıristiyan olup olmadıklarını soruyorum; evet derlerse, iki defa daha soruyor, ısrar ederlerse uyarıp bunun nasıl bir suç oluşturduğunu anlatıyor, yine ısrar ederlerse hapse atılmalarını emrediyorum. Çünkü itiraf ettikleri suçun niteliği bir yana, cezalandırılması gerekenin (sergiledikleri) müzmin inatçılık ve azim olduğu hususunda kuşkum yok. Böyle aptalca davranan ve Romalı oldukları için Roma’ya göndermek üzere bir yana ayırdıklarım da oldu. Konuyu böyle ele almam, her zaman olduğu gibi, dava sayısında büyük artışa yol açtı ve benim önüme de çeşitli vakalar getirildi. İçinde bir dizi insanın adı olan anonim bir risale yayınlanmış. Hıristiyan olduklarını veya bir zamanlar Hıristiyan olduklarını inkâr eden ve tanrılara alışılagelmiş usulde, benim söylediklerimi tekrar ederek seslenenlerin ve sizin tasvirinize şarap ve buhur sunanların -ki bu amaçla tanrıların heykellerinin yanı sıra buhur da bulundurulmasını istemiştim- özellikle Hz. İsa’yı lanetledikleri için salıverilmeleri gerektiğini düşündüm, çünkü gerçek Hıristiyanların buna zorlanamayacağı söyleniyor. İsimleri bana bir muhbir tarafından bildirilen diğerleri önce Hıristiyan olduklarını söyleyip sonra inkâr ederek, eskiden, hatta bazıları yirmi yıl öncesine kadar, Hıristiyan olduklarını beyan etti. Hepsi tasvirinize ve tanrıların heykellerine tapınarak Hz. İsa’yı lanetledi ve suçlarının ya da yaptıkları hatanın sadece şundan ibaret olduğunu söylediler: Belirli günlerde güneş doğmadan önce bir araya gelerek, bir tanrıymış gibi Hz. İsa’ya ilahi söylediklerini; suç işlememek için yemin ettiklerini; bu yeminin hırsızlık ve zina yapmama, inançlarına bağlı kalma ve kendilerine emanet edilen parayı istenince iade etme olduğunu beyan ettiler. Bu seremoni bittikten sonra dağılıp yiyecek götürmek üzere sonra tekrar bir araya geliyorlarmış, ama bunun özel bir anlamı yokmuş, zararsızmış ve zaten emrettiğiniz üzere, ben gizli cemaatleri yasaklayınca bu alışkanlıklarından vazgeçmişler. Söylediklerinin ne ölçüde doğru olduğunu araştırmam gerektiğini düşünüp diyakoz1 dedikleri iki kadını işkenceye gönderdim, ama aşağılık bir batıl inancı gereğinden fazla önemsediğimiz, çok uzattığımız kanısına vararak sorguyu erteledim ve hemen size başvurdum. Konu, özellikle çok sayıda insanı tehdit ediyor olması nedeniyle, bence tarafınızca dikkate alınmalı. Her yaştan pek çok kadın ve erkek suçlanıp yaşam korkusu çekiyor ve bu devam edecek. Çünkü bu batıl inanç yayılmakta ve sadece özgür şehirlere değil, köylere ve kırsal alanlara da bulaşmakta, oysa kontrol altına alınıp düzene sokulabilir bence. Şu bir gerçek ki, neredeyse terk edilmiş durumdaki ibadethaneler hızla dolmaya başladı, uzun süredir ihmaline göz yumulmuş olan ayinler yapılıyor ve kurbanlıklar için yiyecek satışları yeniden arttı, oysa düne kadar alıcısı yoktu. Bütün bunlardan kolayca anlaşılıyor ki, tövbe imkânı verilirse çok sayıda insan geri kazanılabilir.

TRAJAN’DAN PLINY’E MEKTUP

Sana ihbar edilen Hıristiyanları sorgularken benimsediğin yol doğru sevgili Pliny, çünkü böylesi çok yönlü bir sorunun üstesinden katı ve anlık kurallar uygulayarak gelinemez. Hıristiyan avcılığı yapılmamalı; huzuruna çıkarılanlar, ancak suçları sabit bulunursa cezalandırılmalı. İçlerinden herhangi biri Hıristiyan olduğunu inkâr eder ve bunu tanrılarımıza yakarmak suretiyle kanıtlarsa, geçmişi ne kadar şaibeli olursa olsun, affedilmeli. Yayınlanan anonim risaleler, insanları neyle suçluyor olursa olsun, dikkate alınmamalı. Çünkü bunlar kötü birer örnek oldukları gibi, zamanın ruhuna da ters düşmekteler.

* Documents Illustrative of the History of the Church, Letters.

Bu platformun teknik altyapısı Zekare Bilgi Teknolojileri tarafından sağlanmaktadır.