İlk Açılış Konuşması
Franklin D. Roosevelt (1882-1945) ABD’nin 1933-1945 yılları arasında görev yapan Başkanıdır. Ülkedeki ekonomik bunalımın en kasvetli döneminde göreve gelmiş ve İlk Açılış Konuşması ile (4 Mart 1933) böylesine umutsuz bir halkı bir anda yüreklendirmiştir. “Yeni Düzen” önlemlerinden çoğunun değeri hâlâ tarihçiler tarafından tartışılmaktadır, ancak şüphesiz Komünizm ve Faşizmin kafa tuttuğu dünya demokrasisi için yürütülen davaya demokratik liderlik ile ekonomik bunalımın kötülükleriyle nasıl savaşılacağını göstererek büyük katkıda bulunmuştur. Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşını başlatmasının ardından Amerika’nın savaşa girmesinden önce, Roosevelt dünyadaki demokratik halkların umudu haline gelmiştir. Savaş mağduru İngiltere için bir yardım politikası başlatmış, ayrıca Kongre’de 6 Ocak 1941’de yaptığı bir konuşmasında “Dört Özgürlük” esası üzerine bir gelecek vizyonu oluşturmuştur.
Liberal Demokrat bir Toplum Yirminci Yüzyılın Krizleri ve Zorluklarıyla Başa Çıkabilir mi?
Başkanlık görevine geldiğimde Amerikalı yurttaşlarımın benden kendilerine açık sözlülük ve milletimizin mevcut durumunun sürdüğü bir kararlılıkla hitap edeceğimi beklediklerinden eminim.
Şimdi gerçeği söyleme vaktidir, dürüstçe ve cesurca gerçeği söyleme vakti. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu şartlarla açık yüreklilikle yüzleşmekten korkmamız gereksizdir. Bu büyük millet şimdiye kadar olduğu gibi dayanacak, yaşayacak ve gelişecektir.
Öncelikle, korkmamız gereken tek şeyin korkunun kendisi, gerilemeyi gelişmeye çeviren gerekli çabaları felç eden adsız, mantıksız, gerekçesiz korku olduğuna dair bu sağlam inancımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ulusal yaşamımızın her karanlık saatinde dürüst ve canlı bir liderliğin, halkın kendisinden anlayış ve destek görmesi zafer için çok önemlidir. Sizin de bu kritik günlerde liderlikten desteğinizi esirgemeyeceğinizden eminim.
Hem benim hem de sizin göstereceğiniz böyle bir ruhla ortak zorluklarla yüzleşeceğiz. Bu zorluklar yalnızca maddi şeylerle ilgilidir. Değerler muazzam düzeyde düşmüştür; vergiler artmış; alım gücümüz azalmış; her tür yönetici, çok ciddi oranda gelir düşürmek zorunda kalmıştır; mübadele araçları piyasa dalgalanmaları arasında donmuş; endüstriyel girişimlerin kurumuş yaprakları her yere dağılmış; binlerce ailenin yıllar boyunca yaptıkları birikimler yok olmuştur.
Daha da önemlisi, işsiz vatandaşlar sürüsü varlıklarını sürdürme sorunuyla yüz yüzedir ve yine bir o kadarı da karşılığında pek bir şey alamadan eziyet çekmektedir. Zamanın kara gerçeklerini ancak budala bir iyimser inkâr edebilir.
Yine de sıkıntılarımız esasında başarısızlıktan kaynaklanmaktadır. Çekirge sürüsü istilasına uğramış değiliz. Atalarımızın inandıkları, korkmadıkları için üstesinden geldikleri zorluklarla karşılaştırıldığında, hâlâ şükretmemiz gereken pek çok şey var. Tabiat hâlâ cömertliğini sunmaktadır ve insanoğlunun çabaları da bu cömertliği arttırır. Bolluk kapımızda, ancak bunların cömertçe kullanımı, arzı düşürmektedir.
Öncelikle, bu durumun nedeni, insanlığın mal mübadelesini yönetenlerin inatçılıkları ve yetersizlikleri yüzünden başarısız olmaları ve başarısızlıklarını kabul ederek çekilmeleridir. Ahlaksız dövizcilerin uygulamaları kamuoyu mahkemesinde suçlu bulunmuş, insanların kalpleri ve akıllarınca reddedilmiştir.
Doğru, gerçekten denediler, ancak çabaları modası geçmiş bir geleneğin örneklerine karıştı. Kredi başarısızlıklarıyla yüz yüze kaldıklarında ise, yalnızca daha fazla borç vermeyi önerdiler.
Sahte liderliklerini izlemeleri için halkımızı kışkırtarak çıkar sağlama tuzağı ellerinden alındığında, güvenlerini geri kazanmak için yalvararak teşviklere başvurdular.
Bir vizyonları yoktu ve vizyonu olmayanlar yok olmaya mahkûmdur.
Dövizciler medeniyet tapınağımızın yüksek mevkilerini terk edip kaçtılar. Biz de artık bu tapınağı antik gerçeklerle onarabiliriz.
Onarımın ölçütü toplumsal değerleri, basit parasal çıkarlardan daha soylu görecek dereceye dayanmaktadır.
Mutluluk ise yalnızca paraya sahip olmakta değil, başarı sevincinde, yaratıcı çabanın heyecanında yatar.
Çalışmanın sevinci ve ahlaki dürtüsü artık fani çıkarlar peşinde çılgınca koşarken unutulmuş değildir. Bu kara günler, eğer bize gerçek kaderimizin yönetilmek değil, kendimizi ve yurttaşlarımızı yönetmek olduğunu öğretmişse, o zaman başımıza gelen her şeye değmiş demektir.
Maddi serveti başarı standardı olarak görme hatasının anlaşılması, kamu görevi ve yüksek siyasi mevkiinin yalnızca mevkii ve kişisel çıkar standartları ile değerlendirilmesine inanmakla aynıdır; duyarsız ve bencil suiistimallere sıklıkla güven duyan bankacılık sektörü ve işletmelerdeki gidişata artık dur demek gerekmektedir.
Güvenin azalması, bu kimselerin dürüstlük, onur, yükümlülüklerin kutsallığı, güvenilir koruma ve bencil olmayan eylemler üzerinden beslendiği için şaşırtıcı değildir. Bunlar olmadan yaşayamazlar.
Ancak onarım yalnızca etikte değişiklik yapmakla kalmamalıdır. Milletimiz icraat istiyor, hem de derhal.
En büyük başlıca görevimiz insanları işe koşmaktır. Bu sorun eğer mantıkla ve cesaretle yüzleşirsek çözülemez değildir.
Bir bakıma devletin doğrudan asker toplaması gibi, göreve savaş sırasında olağanüstü hal durumuna yaklaşıldığı gibi yaklaşarak; ancak aynı zamanda bu şekilde doğal kaynaklarımızın kullanımını teşvik etmek ve yeniden düzenlemek için gereken projeler geliştirerek çözüme ulaşılabilir…
Ekonomik bunalım felaketi önlenebilir, fakat bunu yalnızca konuşarak yapamayız. Derhal harekete geçmeliyiz.
Son olarak, işin yeniden başlaması doğrultusunda kaydettiğimiz ilerlemede, eski düzen musibetlerinin geri dönmesine karşı almamız gereken iki tane önlem var; bunlar, bütün bankacılık sektörü, kredi ve yatırımların sıkı bir şekilde denetlenmesi; başkalarının parasıyla yapılan spekülasyonun sona ermesi ve yeteri kadar ancak sağlam bir para birimi olması.
İşte bunlar saldırı hatlarıdır. Şimdi Kongrenin yeni bir özel oturum düzenlemesi ve bu hedeflere ulaşmak için alınması gereken detaylı önlemler üzerinde duracağım ve başka Devletlerden acil yardım almaya çalışacağım.
Bu eylem programı aracılığıyla kendimizi, yurdumuzu düzene sokmaya ve gelir dengesini yükseltmeye adıyoruz.
Uluslararası ticari ilişkilerimiz çok önemli olsa da, sağlam bir ulusal ekonominin kurulması için zamanlama ve gereklilik yönünden ikinci sıradadır.
Pratik bir politika olarak, her şeyi öncelik sırasına koymayı tercih ederim. Uluslararası ekonomik düzenlemelerle dünya ticaretini düzeltmek için bir çaba harcamayacağım çünkü yurttaki olağan üstü hal, bu başarıların tamamlanmasını bekleyemeyecektir.
Bu önemli ulusal ekonomik canlanma önlemlerini yönlendiren temel düşünce, dar anlamda milliyetçi değildir.
Öncelikle, bazı öğelerin ABD içinde veya ABD’nin bazı kısımlarında birbirine bağlı olmasına ilişkin ısrar, Amerika’nın öncülük ruhunun eski ve kalıcı en önemli göstergesinin tanınmasıdır.
Bu ekonomik canlanmaya giden yoldur. En hızlı yol budur. Ekonomik canlanmanın süreceğine dair en güçlü inançtır.
Dünya politikası alanında, kendine tereddütsüz saygı duyan ve bu yüzden de başkalarının haklarına saygı gösteren bir komşu olarak; yükümlülüklerine ve yaptığı anlaşmaların kutsallığına saygı gösteren bir komşu olarak, komşulardan kurulu bu dünyada, milletimize iyi komşuluk politikasını sunuyorum.
Halkımızın huyunu doğru biliyorsam, önceden olmadığı kadar birbirimize bağlı olduğumuzu; sadece almayıp vermemiz de gerektiğini; ileri gitmek için eğitimli ve sadık; ortak bir disiplin için fedakârlıkta bulunmaya hazır bir ordu gibi hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum, çünkü böyle bir disiplin olmadan hiçbir ilerleme kaydedilemez, hiçbir liderlik etkili olamaz.
Biliyorum ki bizler böyle bir disiplin için hayatlarımızı ve mülklerimizi feda etmeye hazırız, çünkü bu durum daha çok fayda getirmeyi hedefleyen bir liderliği mümkün kılmaktadır.
Hepimizi, daha büyük hedeflerin bizi, şimdiye kadar yalnızca silahlı çarpışmalarda hatırlanan görev birliğiyle, kutsal bir yükümlülük olarak birbirimize bağlayacağına ant içmeyi teklif ediyorum.
İçtiğim bu antla, ortak sorunlarımıza karşı kendini disiplinli bir saldırı yapmaya adamış halkımızın büyük ordusunun liderliğini tereddütsüzce üstleniyorum.
Bu hayalle ve bu amaçla eylemde bulunmak, atalarımızdan miras kalan bu hükümet şekli altında mümkündür.
Anayasamız o kadar basit ve kullanışlıdır ki önemli olan biçim kaybolmaksızın vurgu ve düzenlemedeki değişikliklerle her zaman büyük ihtiyaçları karşılamak mümkündür.
İşte bu nedenle, anayasal sistemimiz kendisinin modern dünyanın ürettiği, dayanıklılığı en yüksek siyasi mekanizması olduğunu kanıtlamıştır. Sınırlardaki büyük genişleme, dış savaşlar, acı iç çatışmalar ve dünya ilişkilerinin her tür stresini karşılamıştır.
Yürütme ve yasama yetkisinin normal dengesinin, önümüzdeki bu eşsiz görev için yeterli olacağı umulmaktadır. Ancak hemen eyleme geçmek için eşsiz bir talep ve ihtiyaç, kamusal sürecin normal dengesinden geçici olarak ayrılmayı gerektirebilir.
Anayasal görevim doğrultusunda acı çeken bir dünyanın ortasında acı çeken bir milletin ihtiyaç duyabileceği önlemleri tavsiye etmeye hazırım.
Bu önlemler veya Kongrenin tecrübe ve bilgelikle oluşturacağı başka önlemlerin yine anayasal yetkim dahilinde hızla uygulanmasına çalışacağım.
Kongrenin bu iki yoldan birini seçememesi durumunda ve ulusal olağanüstü halin hâlâ kritik olması durumunda, o zaman yüzleşeceğim görev için izlemem gereken yoldan kaçmayacağım.
Kongreden bu krizi göğüslemek için son bir araç rica ediyorum, olağanüstü hale karşı savaş açmak için geniş yürütme yetkisi, yani gerçek bir düşmanın istilasına uğradığımızda bana verilecek kadar büyük bir yetki…
Ulusal bütünlüğün sıcak cesaretinde eski ve kıymetli ahlaki değerleri aramanın temiz vicdanıyla, genç yaşlı herkesin görevini en iyi şekilde yerine getirmesinden gelen memnuniyetle önümüzdeki zorlu günler bizi beklemektedir…
Gerçek demokrasinin geleceğine güvenmiyor değiliz. Birleşik Devletler halkı başarısız olmadı. İhtiyaç duyduklarında doğrudan ve gayretli bir eylem istediklerini belli ettiler.
Liderlik altında disiplin ve yönlendirme istediler. Beni bu dileklerinin şimdiki aracı yaptılar. Ben de bu hediyeyi kabul ediyorum…