Bir Sanat Olarak Resim Hakkında*
Doğanın öz kızı olduğundan ve tüm duyuların en asilini kullandığından, resmin temel sanatlar dışında tutulduğu için şikâyet etmeye elbette hakkı vardır. Ey yazarlar, onu temel sanatlara dahil etmemek bir hataydı, çünkü sadece doğanın işleriyle uğraşmakla kalmaz, doğanın asla yaratmadığı sonsuz sayıda şeye de uzanır...
Yazarlar resim yapmanın ilmi hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıklarından ona hak ettiği yeri veya payı veremediler; üstelik resim, başarılarını kelimelerle ifade etmez; bu yüzden, cehalet nedeniyle diğer sanatların altında sınıflandırılmıştır; ancak bu yüzden ilahi niteliğini kaybedecek değildir...
Derler ki, deneyimden doğan bilgi mekaniktir, ancak zihinde doğan ve tüketilen bilgi bilimseldir; bilimden ve ameli işlerin yürütülmesinden doğan bilgi yarı mekaniktir. Ancak bana göre tartışmasız gerçeğin anası olan deneyimden kaynaklanmayan, deneyle test edilmeyen, başında, ortasında veya sonunda beş duyunun herhangi birinden geçmeyen tüm bilimler yararsızdır ve hatalarla doludurlar. (Duyularımızla algıladığımız şeylerin kesinliği konusunda şüpheye düşersek duyuların isyan ettiği birçok şeyi, yani örneğin Tanrı’nın doğasını, ruhu ve benzerlerini sorgulamamız gerekir; bu, sonsuz tartışmalara ve çelişkilere sebep olmaktan başka işe yaramaz.) Aldatıcı, tamamen spekülatif olan bilimler bunu başaramaz. Bu gerçek bilimlerin gözleme dayandıkları için mekanik olarak sınıflandırılmaları gerektiğini, çünkü fiziksel çalışma olmadan amaçlarına erişemediklerini söylüyorsanız, yazanların ellerinden çıkan tüm sanatların da aynı durumda olduğunu söylerim, çünkü onlar da resmin bir alanı olan bir tür çizimdir.
Astronomi ve diğer bilimler de resim gibi zihinde başlamasına rağmen fiziksel işlemler gerektirir. Resim de tasarlayanın zihninde oluşur ama fiziksel işlemler olmadan başarılamaz. Resmin bilimsel ve doğru prensipleri önce şunları belirler: Gölgeli nesne nedir? Doğrudan gölge nedir? Gölgeleme nedir? Işık nedir? Karanlık nedir? Işık, renk, gövde, figür, konum, uzaklık, yakınlık, hareket ve diğer şeyler. Bunlar sadece akıl tarafından anlaşılır ve fiziksel bir işlem gerektirmez, bu bilgiler tasarlayan kişinin zihninde kalan resim sanatını oluşturur, sonra bundan fiili yaratım doğar, bu yaratım ise öncülü olan tasarımdan veya bilimden çok daha yüksek bir mertebeye sahiptir.
(…) Doğanın tüm görünür eserlerini taklit eden tek şey olan resmi küçümserseniz, felsefeyi oluşturan zarif bir buluşu ve gölgeyle ve ışıkla çevrilmiş tüm biçimlerin -denizler ve karalar, bitkiler ve hayvanlar, çimenler ve çiçekler- doğasına dayanan zarif bir kurguyu da küçümsemiş olursunuz. Gerçekten de resim bir bilimdir, doğanın öz çocuğudur. Çünkü resim doğanın çocuğu, daha doğrusu torunudur; tüm görünür şeyler doğa tarafından yaratılmış ve bunlar, yani çocukları, resmi doğurmuştur. Bu yüzden resmin doğanın torunu olduğunu ve Tanrı ile akraba olduğunu söylersek doğru söylemiş oluruz.
(…) Resim, felsefe gibi gösterilebilir, çünkü eylemlerin çabukluğu sırasında devinen gövdelerin hareketiyle uğraşır, felsefe de hareketle uğraşır...
Resim doğa tarafından yaratılan tüm şeylerin yüzeyleriyle, renkleriyle ve biçimleriyle ilgilenir; felsefe ise içsel özelliklere ulaşmak için yüzeyin altına iner ama aynı kanaati taşımaz; bu ressamın işine benzemez, çünkü ressam bu gövdelerin en önemli gerçekliğini anlar, çünkü göz daha az yanılır...
Geometri ile ilgilenen kişi, çizgilerle çevrelenen her alanı kareye ve her gövdeyi küpe indirger; aritmetik de benzer biçimde sayıların küp kökünü ve karekökünü alır; bu yüzden bu iki bilim de sürekli ve süreksiz niceliklerin incelenmesinden ileri gidemez; dünyanın süsünü ve doğanın işlerinin güzelliğini oluşturan şeylerin niteliğiyle uğraşmazlar.
* Leonardo da Vinci‘nin Edebi Eserleri, (ed.) Jean Paul Richter, I. cilt, s. 33-4, 37-8, 54, 59-60, 67. Oxford University Press. 1939.