David Hume (1711-1776), Edinburgh İskoçya’da doğdu ve birkaç yıl burada üniversiteye devam etti. Önce hukuk kariyeri yapmak istedi ama sonra bundan vazgeçti. 1760’larda Fransa’daki Britanya Elçiliği’nde memur olarak çalıştıysa da hayatını genelde yalnız başına, tefekkürle ve yazmakla geçirdi. Montaigne’in hayatı bizim için ne kadar canlı ve anlaşılır ise, Hume’un kişiliği de o kadar uzak ve anlaşılmazdır.
Ancak Hume rakipsiz biçimde, Avrupa’nın erken modern çağının entelektüel devlerinden biridir. Hume ve onun mantıksal gücü hakkında şöyle denir: “Onun mantıklı öncüllerini kabul ederseniz ve kusursuz ispatlarını takip ederseniz sizi çok acayip sonuçlara ulaştırır.”
Dinsel dogmayı eleştirerek nasıl bir kargaşaya sebep olmuş olursa olsun, bir epistemolog (bilginin doğası, kapsamı ve kaynağıyla ilgilenen bilimadamı), insan doğasının bir yorumcusu olarak Hume’un en kötü düşmanları bile asla onun zekâsının gücünü veya (bazen aldatıcı olan) sıkıcı stilinin çekici kalitesini inkâr etmezler. Bir ekonomi sorununa odaklanan bir büyüteç gibi çalışan zihninin bu iki özelliği de aşağıdaki bölümde açıkça görülmektedir.