Mısır’da Sanat, Mimari
Bu medeniyetin en büyük unsuru sanatıdır. Burada, tarihin eşiğinde bulduğumuz sanat, herhangi bir modern milletinkinden üstün, sadece Yunanistan’daki ile kıyaslanabilecek ölçülerde güçlü ve gelişmiştir. Önceleri refah ve barışın sağladığı lüks ortam, daha sonra III. Thutmose ve II. Ramses’in hükümranlıklarında baskı ve savaştan elde edilen ganimetler, Mısır’a devasa mimari, eril heykeller, mükemmele yakın yüzlerce tali sanat dalı için fırsat tanıdı. Mısır sanatı ilerlemeye ilişkin tüm teorilerin tıkandıkları noktadır.
Hacim ve dayanıklılık ile güzellik ve kullanışlılık bileşkesi olduğundan, mimari, arkaik sanatların en soylusuydu. Mezarları ve evlerin dışlarını süsleyerek, mütevazı bir başlangıç yaptı. Ahşap pek az bulunan bir malzemeydi, Mısırlılar güneşte pişirilmiş kerpiç, kireçtaşı, çokça da granit kullandılar. Ev yapımında kullanılan kerpiç, dayanıksız olduğundan zamanımıza ulaşan sivil mimari örnekleri pek azdır. (…) Mısır mimarisine ilişkin izlenimimizi, meyilli, masif duvarların tanımladığı, anıtsı dini yapılar oluşturur. Mısırlı mimarlar, kemeri Altın Çağ olarak bilinen IV. Hanedanlık’tan (İÖ 2613–2494) itibaren kullanmaya başlarlar; anıtsal binaların tümü sütun ve hatıl tipi inşaatlardır; devasa taş bloklardan oluşan tavanlar, hiyeroglif yazılar ve freskolar süslü duvarlar ve aralarına serpiştirilmiş sütunların üzerinde yükselir. Hiyeroglifler, süsleme dışında, tarihi olayların kayıtlarını düşmek ve büyü yapmak için kullanılmışlardır.
Arkaik Mısır tapınakları solistis ve ekinoks gibi önemli oldukları kadar da ince ölçüm isteyen astronomik olaylarla aynı hizada olacak şekilde yerleştirilir. Önemli tapınakların ölçümleri bizzat firavun tarafından merasimle alınır. (…)
IV. Hanedan döneminde dinin ve devletin gücüne tanıklık etmek üzere inşa edilen Giza Piramitlerinin en büyüğü ve en eskisi olan Hufu [Büyük Piramit; Keops] arkaik ‘Dünyanın Yedi Harikası’ndan ayakta kalan tek yapıttır. Firavun Hufu’na mezar olmak üzere, yirmi yılda tamamlanan yapı, 3.800 yıl süreyle dünyanın en yüksek yapısıydı. (…) İnşaat tekniğine ilişkin muhtelif hipotezlerin birleştikleri nokta, taş ocağından sürüklenerek getirilen devasa blokların bir mekanizma ile kaldırılarak yerleştirilmiş olmalarıdır.
‘Arkaik Dünyanın Yedi Harikası’ eski Yunan’da Doğu Akdeniz ve Ege kıyılarında geziye çıkan turistler için düzenlenmiş popüler gezi rehberlerinden derlenmiş bir listedir. Bu rehberlerin en iyi bilinenlerinden birisi İÖ Birinci yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Yunan şairi Sayda’lı Antipatros’un (Lübnan’ın en büyük şehri, Sidon) diğeri ise Bizanslı Philon’un derlemeleridir. Yedi eserden oluşan bu liste, yıllar içinde sayısız değişikliğe uğramış (örneğin, Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte listeye Roma’daki Colesium, Nuh’un gemisi ve Süleyman’ın Tapınağı eklenmişti) olmakla birlikte, Hufu Piramiti, Babil’in Asma Bahçeleri, Efes’teki Artemis Tapınağı, Olympia’daki Zeus Heykeli, Muğla, Bodrum civarındaki Halikarnas Mozolesi, Helos’un Rodos’taki Heykeli ve İskenderiye’deki Deniz Feneri’nden oluşur.
Eski Yunanlıların gezi heveslerini tetikleyen, İÖ Dördüncü yüzyılda bilinen dünyanın büyük bir kısmını fetheden Büyük İskender’in seferlerinin uyandırdığı ilgidir. Böylece başlayan gezilerde gördüklerini yazan seyyahların tuttukları kayıtlar zaman içinde düzenlenmiş, ilk turist rehberleri oluşturulmuştur. İlk rehberlerde “harika” sözcüğünün yerine Yunancada “görülecek şeyler” anlamına gelen “theamata” kelimesi kullanılırdı.
Giza Külliyesi’nin ikinci büyük piramitini (Hafra, Khafre, Chephren) İÖ 2532 yılında tamamladığı düşünülen Firavun Hafra’nın (İÖ 2558–2532) bıraktığı bir diğer mirasın da Büyük Sfenks olduğu söylenir. Dünyanın en büyük yekpare anıtsal heykeli olan Sfenks 73.5mx6mx22.22m boyutların-dadır. Yapıta kimin modellik yaptığı ve özgün adı bilinmemektedir. Sfenks kelimesi, İngilizceye “sorduğu soruya cevap vermeyenleri boğarak öldüren” birini hikâye eden eski bir Yunan söylencesi ‘Sphinx’ten geçmiştir; Mısır Arapçasındaki adı Ebu el-Hül, mealen, “Dehşet Saçan Baba” şeklindedir.
Giza üçlüsünün Firavun Menkaure’ye ait olanın yapılış tarihi tam olarak bilinmemekte, İÖ Yirmi Altı yüzyılda tamamlandığı düşünülmektedir. Menkaure’nin güneyinde yapımları tamamlanmamış üç piramit daha vardır.
Her ne kadar Mısır astronomisine ilişkin bilgilerimiz kısıtlı ise de Orion Korelasyon Teorisi’ne göre Giza Piramitleri Orion (Cabbar Avcı) takımyıldızının “kemerini” oluşturan Alnitak (Zeta Oranis), Alnilam (Epsilon Oranis) ve Mıntıka (Delta Oranis) yıldızlarının bire bir izdüşümleridir. İngiliz Gazeteci-Yazar Graham Hancock (d.1950) ile Belçikalı İnşaat Mühendisi Robert Bauval (d.1948) Giza Piramitlerinin ve Sfenks’in coğrafi konumları itibariyle Leo, Orion takımyıldızları ve Samanyolu’na tekabül ettiklerini, yaygın akademik kabullere ters düşen bu gerçeğin yerleşik arkeologlar tarafından yok sayıldığı veya bastırıldığını iddia etmektedirler.
Pek az girişi buna karşın girift tünelleri ve devasa taş yığınlarının ardında saklı odaları olan piramitlerin mezar hırsızlarının talanlarından kurtarılamaması üzerine Giza’daki inşaatlar durdurulmuş, Vadi el Muluk veya Vadi Biban el Muluk, Krallar Vadisi olarak bilinen bölgeye taşınmış yapım orada devam etmiştir (İÖ 1600–1100) Luksor’un (Thebes) 2,5 km kuzeyindeki Karnak Külliyesi, Amon-Re, Montu ve Mut mıntıkaları ve halen sökülmüş olan IV Amenhotep Tapınağı olmak üzere dört bölgeden oluşur. II. Ramses tarafından inşa edilen Büyük Luksor Tapınağı’nın girişinde (pilon) kayıtlı firavunun zaferlerinin arasında 1274 Kadeş Meydan Muharebesi’nin hikâyesi yer alır. Bu muharebe Anadolu medeniyetlerinden Hititlilere karşıydı.