I. Cilt
( - 1350)

II. Cilt
(1350 - 1650)

III. Cilt
(1650 - 1800)

IV. Cilt
(1800 - 1970)
DOĞA VE İNSANLIK
ALT BAŞLIKLAR
  1. BİLİMİN ÖNCÜLERİ
  2. FİKİRLERİMİZ NEREDEN GELİR?
  3. “AYDINLANMA” BİLİMİ SELAMLIYOR
ÖNSÖZ

Erken modern dönemin bilimsel başarılarını hatırlamak, bu başarıların sebebini açıklamaktan daha kolaydır. Yine de bu dikkate değer enerji, vizyon ve özgünlük patlaması, Avrupa haricindeki dünya tarafından Batı medeniyetinin en çok kıskanılan ve taklit edilen özelliği olmuştur.

O dönemdeki bilimadamlarının çoğu kendilerine miras kalan önyargılardan kurtulmayı sabırsızlıkla beklese ve yeni bir zemin oluşturmaktan gurur duysa da neredeyse tümü geçmişe olan borçlarının bilincindeydi. Orta Çağdaki Müslüman ve Hıristiyan âlimler sayesinde antiklerin -Keldaniler, Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar- bilgileri geleceğe iletilmişti. On Beşinci yüzyılda klasik eğitimin canlanması sayesinde böylesi başka bilgilere de erişmek mümkün olmuştu. Rönesans sonrası bilimadamlarının getirdiği yenilik daha kesin gözlemlerin, deneylerin tasarım aşamasında daha yaratıcı bir hayal gücünün, doğa fenomenlerini ölçmek için muntazaman geliştirilen aygıtların (teleskop, mikroskop, kronometre, cetvel, termometre), eğitimli toplumların organizasyonu ve kitaplar sayesinde birbirlerinin buluşlarını paylaşma şansının bileşimiydi. Bu faktörlerden hiçbiri tek başına kültürel bir devrim yaratmaya yetmezdi. Ancak birlikteyken bir tür kartopu etkisi yarattılar, gitgide hızlanan bu yenilik oranı çağdaşlarını şaşkına çevirmişti.

1600’den önceki yıllar bilim teorisinde ve tekniklerde önemli gelişmelere tanık oldu (örneğin Kopernik’in astronomi alanındaki buluşları); ancak tarihçiler sonraki yüzyılı “dahiler yüzyılı” olarak adlandıracaktı. Kepler ve Galileo, Harvey ve Descartes, Huyghens ve Leibniz, Boyle ve Newton… On Yedinci yüzyılın devlerinden birkaçının bile adını saymak modern bilimin gelişimindeki önemi ortaya koyar. Bunlara ilaveten Sör Francis Bacon, yüzyılın henüz başlarında bilimsel yöntem konusunda büyük bir tartışma başlatmıştır, yüzyılın sonlarına doğru ise John Locke’un yazdıkları psikolojiyi sistematik bir disiplin durumuna getirdi.

On Sekizinci yüzyıl, zooloji ve botanik gibi “yaşam” bilimlerine olan katkılarına, ciddi jeolojik incelemelerin başlangıcı olmasına ve 1700’lerin sonlarında kimyanın ayrı bir araştırma alanı olarak sanal biçimde yaratılmasına rağmen daha az dramatikti. Gerçekten de temel buluşların çoğu önceki yüzyılın dahileri tarafından yapılmıştı ve sadece biraz daha fazla işlenmeleri, yayılmaları ve pratik uygulamalara dönüşmeleri gerekiyordu. Ancak Aydınlanma’nın sözcüleri de tam bu noktada belirgin bir çaba gösterdi. Karakteristik coşkuları sayesinde bilimi popüler hale getirdiler. Aynı zamanda da bilimin teknolojik kullanımlarını geliştirerek On Dokuzuncu yüzyılın endüstriyel patlamasının yolunu hazırladılar.

Aşağıdaki bölümleri gözden geçirirken okuyucu erken modern dönemin temel doğası ve önemiyle ilgili bazı temel soruları akılda tutmalıdır. Bu sayfalar ile, bu bilimadamlarının geleneksel dinin bilinçli düşmanları olup olmadığı konusunda bir fikir oluşturabilir. Ayrıca insanın doğası da dahil olmak üzere doğa dünyasına ilişkin artan ilgi ile insanların tarihten elde ettiği faydalar arasındaki sıklıkla ihmal edilen ilişkiyi de algılayabilir. Son olarak da, “tümevarımcı” ve “tümdengelimci” yöntemler arasındaki o ünlü farkın, soyut mantık ile dikkatli gözlemin, bilimsel araştırmanın araçları haline gelen analiz ve deneylerin etkileşimini kapsayıp kapsamadığı konusunda karar verebilmelidir.

Franklin F. Ford, The Traditions of the Western World.

Bu platformun teknik altyapısı Zekare Bilgi Teknolojileri tarafından sağlanmaktadır.